German Turkish
BEHALSMUS : German Turkish
m rel. Bahatlik, Bahalye
BEHALTEN : German Turkish
l. (zurückhalten, aufheben) a) alikoymak b) (nicht hergeben wollen) aynimak istememek
(im Gedächtnis) hatirda tutmak; hatirdan cikarmamak
(im Kopf) a) (beim Rechnen) elde tutmak; eldesi olm. b) (et. Gesagtes) zapte,tmek
(seinen Wert) klymetini muhafaza etm.
(aufbewahren) hifzetmek, muhafaza etm., saklamak
(in gutem Andenkend hatirasim yäd etm.; b-ni anmak
(lieb) sevmekte devam etm.
(für sich) a) (Geheimnis) sir saklamak b) allg. dile perhiz etm. c) (in die eigene Tasche stecken) derceyp etm.
(im Auge) gözden kacir-mamak
(recht) hakli cikmak; hak kazanmak
(den Kopf oben) ümidini kesmemek
(die Oberhand) üstte olm.; galip gelmek
(die Kinder zu Hause) cocuklan evde tutmak; ~ Sie das! (Rest des Geldes) Sizde kalsm! ~ Sie das für sich; sagen Sie es niemand weiter! Bu haber sizde kalsin, kimseye duyurmayin! Ich habe nicht alles im Kopf~ können, was Sie gesagt haben. Söyledikleriniziit hepsini zaptedemedim
BEHANDELN : German Turkish
l. (umgehen mit) b-ne, bse muamele etm.
(begegnen) karsilamak
(ärztlich) tedavi etm., bakmak
(et. vorsichtig) idare etm.
(gebrauchen) kullanmak
(Rohstoff) islemek
(Stoff, Thema usw.) ele (od. kaleme) almak; incelemek; tetkik, trete etm.
(im Unterricht) okutmak
(höflich) nezaket göstermek
(nicht ordentlich) örselemek; hör kullanmak
(richtig) timar etm.
(schlecht) canma yäsln okumak
(gut) hüsnümuamele etm.
(vorgehen) islem yapmak; Er behandelt mich noch immer als Kind. Bana karsi hälä cocuk muamelesi yapivor. Der Arzt behandelte ihn auf Typhus. Doktor, onu tifüs diye tedavi etti. wissen, wie man j-n (od. et.) zu ~ hat b-nin (bsin) havasini bulmak; Menschen zu ~ wissen dümen kullanmak; So darf man ihn nicht ~. Bu muamele ona yapilmamali.
t: ein in allen Zeitungen
es Thema gazeteler arasi bir mevzu
BEHANDIGEN : German Turkish
H l. eline vermek; tevdi etm.
(ilisik olarak) göndermek, yollamak
BEHANDLUNG : German Turkish
l. muamele, islem
(Besprechung) bahis, mübahase
(ärztliche) tedavi
(e-s Themas) yazis
isleme
(freundliche) tatlilik
g.stuhl m (des Zahnarztes) koltuk
s.zimmer n med. muayenehane, kabine
BEHANG : German Turkish
m l. (Wandteppich) duvar örtüsü (od. halisi); kilim
(Baum9) a) Noel agacma asilmis süs b) agactaki meyve
(Jägersprache) av köpeginin kulaklan
(e-s Pferdes) at donu
BEHARKEN : German Turkish
l. Sa. ates altina almak
fig. hücum etm., müca-dele etm
BEHARREN : German Turkish
l. (ausdauernd sein) sebat etm., sabit kadem olm.
(auf seiner Ansicht) fikrinden vazgecmemek; bsde temerrüt etm., israr etm.
(sich sträuben) israria karsi durmak
(eigensinnig) ayak diremek; taannüt etm.; asilmak, tutturmak
lieh l. (ausdauernd) sebatkärane, israria; sabit kadem
(zudringlich) musirrane, anudane, inatci; bastan savulamaz
(standhaft) metin, metanetli
(systematisch) sistematik, sistemli, metodik, metotlu
(fleißig) caliskan, ikdamli, devamli; Er lügt ~ weiter. Yalan söylemekte devam ediyor. 91ichkeit / l. sebat, sabitlik, karar
israr
ikdam, caliskanlik; ~ führt zum Ziel. Muradm elinden ne kurtulur? Spr.; mit ~ diki dikine 9ung / phys. atalet, süredurum; im Zustand der ~ atalet halinde; süreduran ^ungs.gesetz n atalet kanunu "ungs.vennögen n atalet iktidan (kudreti, kuvveti) 9ungs.zustand m l. phvs. atalet hali
allg. devamli hal ve durum; daimtlik, deymumet
BEHATTET : German Turkish
l. (m. Krankheit) müptelä, musap, tutulmus, giriftar
(m. Fehlern, Mängeln) hatali, noksanli, eksikli, kusurlu, mahzurlu
(m. Schulden) bore icinde; borclü, borclanmis; mit vielen Fehlern ~ sein yanlislaria dolu olm
BEHAUCHEN : German Turkish
l. üzerine üflemek
(Spiegel usw.) hohlayarak bugulandirmak
phon. aspire etm
BEHAUEN : German Turkish
l. bicmek, kesmek, tiras etm.; yontarak sekil vermek veya ise yarar bir hale getirmek
(Holz, Stein usw.) a. tasarlamak
(Bäume) budamak
BEHAUPTEN : German Turkish
l. iddia etm.; bsin sibhatini temin etm.; ileri sürmek; söylemek
(das Feld) mil. muharebe mey-danma häkim kalmak
mil. (Stellung) muhafaza etm.; basan ile savunmak; sich ~ l. dayanmak, tutunmak, mukavemet etm.
devam, idame etm.
(Börsenkurse) sabit olm. Sung / l. math.,log. müddea, tez, sav, dava, Snerme, kaziye
iddia; nach der ~ von
.. kaviince; Mit seiner ~ hat er hundertprozentig recht. Dogru söze ne denir? Das is< e-e bloße ~. Bu soyiediginiz kuru iddiadan ibarettic.>
BEHAUSEN : German Turkish
seit. evde yatirmak; ibate etm. 9ung/ l. ikamet-gäh, mesken, konut
(meine bescheidene ~) bendehane
(enge) nohut oda bakla sofa
BEHEBEN : German Turkish
l. (beseitigen) ortadan kaldirmak; bertaraf etm., uzaklastirmak; izale, tesviye etm.; gidermek, düzeltmek
(Geld) tahsil etm., almak
(von der Bank) para cekmek
BEHEBUNG : German Turkish
kaldırılma, kaldırma, yerini değiştirme, nakil; yol verme, işinden çıkarma; ihraç.; s. Elimination
BEHEIZEN : German Turkish
l. (Raum) isitmak, teshin etm.
(Ofen) yak-mak
BEHELF : German Turkish
l. (Notbehelf) muvakkat care, tedbir, derman
(Provisorium) igreti...
erzats, tutarsi 9en: sich ~ l. (m. et.) isin icinden Slyrilmak; bsi kullanarak isini gör-mek; care bulmak
pej. (sich durchwursteln) idarei maslahat etm. isi oluruna baglamak; bir isi söyle böyle görmek
(ohne et.) istigna göstermek
(m. wenig) aza kanaat etm.
(kümmerlich) darlik icinde yasamak
BEHELLIGEN : German Turkish
ahatsiz, tasdi, taciz, izac etm
BEHELMATEN : German Turkish
(seit.) yerlestirmek, yurtlandirmak
et l. (gebürtig) dogma, dogumlu
(wohnhaft) sakin, inukim, dturan, egiesen
(herstammend) gelme, cikma, asilli, asien
BEHELMT : German Turkish
migferli
BEHELTSANTENNE : German Turkish
(Radio) igreti anten
brücke / l. mil. muvakkat köprü
derme catma köprü
gerät n yardimci malzeme °mäBlg gecici, muvakkat, yardimci, igreti, ya-saksavan
rampe / yardimci rampa "weise bir zaman icin; muvakkaten; igreti olarak
BEHENBAUM : German Turkish
m bot. ban agaci; Misir sOgüdü
BEHEND : German Turkish
(-e) l. atik, cevik,
(geschickt) eli cabuk; mahir, usta, becerikli
(schnell) seri, tez, hizli
(geschmeidig) elastiki, supl 9igkeit / l. atiklik, ceviklik, kivraklik
maharet, beceriklilik
sürat, cabukluk, teziik, hiz
elastikiyet, suples
BEHERBERGEN : German Turkish
l. evde yatirmak; iskän ettirmek, misafir etm.
(unterbringen) banndirmak
(in sich haben) ihtiva etm.; icinde bulunmak; kapsamak 9ungs.gewerbe; 9ungs.wesen n hancilik, oteicilik
BEHERRSCHEN : German Turkish
l. hükmetmek; tahakküm altinda tutmak; a.mil. häkim olm.
(regieren) hükümet etm.
(Materie) ihata etm.; bsden anlamak
(Sprache) bihakkin vakif olm.; iyi bilmek
(im Zaum halten) ram etm., zaptet-mek; sich ~ nefsi emmaresini dizginlemek; nefsini yen-mek (zaptetmek, kirmak); gücünü yenmek; hislerine kapilmamak; sich niciit mehr ~ können nevri dönmek
end:
er Punkt mil. häkim nokta 9er m hükümdar; ~ der Gläubigen emirülmüminin
t l. serinkanli; itidal sahibi
(von e-m Gedanken ~ sein) bir düsüncenin etkisinde olm. °ung/bilis, vukuf; die ~ des Deutschen Almancaya vukuf
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani