German Turkish
BEKUNDEN : German Turkish
l. ortaya koymak; izhar etm., göstermek
ifade, beyan etm.
(vor Qericht) sahadet etm
BEKÄMPFEN : German Turkish
l. mücadele, muharebe etm., savasmak
bsi yenmege cali$mak
(angreifen) a. mit. hücum, taarruz etm.
(erfolgreich) maglup etm., önlemek
(sich bis aufs Messer) bogazia^mak
BEKÖMMLICH : German Turkish
l. (erreichbar) seit. elde edilebilir
(erhältlich) (Ware) piyasada mevcut
(nützlich) faydah, yararli
(der Gesundheit zuträglich) sifali, midevi, hassall, hasi-yetli; nicht ~ dokunakli 9keit/ l. hassai sifaiye
(von Speisen) hasiyet
BEKÖSTIGEN : German Turkish
yedirip icirmek; beslemek; infak ve iase etm. 9ung / iase; Wohnung und ~ iase ve ibate; yedirip ba-nndirma
BEKÜMMERN : German Turkish
l. b-ni kedere salmak; gam ve gussa vermek; üzüntü vermek; üzmek, müteessir (od. mahzun) etm., icine dert olm., icini daglamak
(niederdrücken) icini kapatmak; keyflni kacirmak
(interessieren) aläkadar etm., ilgilendirmek; sich •~ l. (über) seit. kederlenmek; endiseye düsmek
(um) a) (sorgen für) ihtimamia bakmak; yakindan mesgul olm. b) (sich kehren an) aldin$ etm. c) (sich einmischen) bse kansmak, müdahale etm.; Bekümmere dich um deine eigenen Angelegenheiten! Kendi isine bak! 2nis/gam, keder, endise
BEKÜMMERT : German Turkish
l. üzüntülü, üzgün, kederli, mahzun, kasavetli, hüzünlü, müteellim, mükedder
(nachdenklich) düsün-celi; ~ sein bse acmmak; gam cekmek; ici erimek; tasalanmak; arpaci kumrusu gibi düsünmek; bsi merak etm.; in
em Ton sprechen yanik söylemek; ~ dahin" gehen kos kos yürümek
BELACHEN : German Turkish
se gülmek; bsi gülünc bulmak
BELADEN : German Turkish
l. (Inf.) yüklemek; yük vurmak; tahmil etm.
(Part. Per f.) yüklü, hamil; ein mit Kohle beladener Wagen kömür yüklü bir araba; voll beladen (Schiff) iskarca
BELAG : German Turkish
m l. (Zat^) kefeki
(Zungen£, Schimmer) pas
(Bretter2) ince tahta kaplama
(Brot2) katik
-(Spiegel9) sir
erer m kusatan, muhasir, muhasaraci 9ern kusatmak, sarmak, muhasara etm
BELAGERUNG : German Turkish
kusatma. sarma, muhasara; die ~ aufheben muhasaräyi kaldirmak (od. kesmek)
s.kunst / muha-saracilik
s.zustand m idarei örfive; siki yönetim; den ~ verhängen idarei örfiyeyi iiän etm
BELANG : German Turkish
m l. (Wichtigkeit) ehemmiyet, önem
(mst. pl.
e) (Interessen) menfaatler
(Hinsicht) husus; persönliche
e pl. menafii sahsiye; husust menfaatler; nichts von ~ kayda deger hie bir sey (yoktur); von ~ ehemmiyetli, mühim, önemli °en l. (betreffen) taalluk etm., ait olm.
(vor Gericht) dava etm.; dava ikame etm.
(zur Verantwortung ziehen) hesaba cekmek Q\\os l. ehemmi-yetsiz, önemsiz, läsey; yabana atliacak sey
(Mensch) insan müsveddesi; AIIahlik
(irrelevant) mevzudan haric; für gänzlich ~ halten (b-ni od. bsi) karamürsel sepeti sanmak
losigkelt/ ehemmiyetsizlik; IV ir redeten über ein paar
en. Havadan civadan üc be§ satir laf ettik
BELASSEN : German Turkish
l. birakmak, degistirmemek
(bewenden lassen) bsle iktifa (od. kanaat etm.), yetinmek
(]-m das Leben) hayatim bagislamak; öldür(t)memek
(im Amt) ipka etm. Qung f: unter ^ in der bisherigen Dienststelle ipkaen
BELASTEN : German Turkish
l. yüklemek, tahmil etm.
fig. agirlik vermek; agir gelmek; üzerine agirlik basmak; sikmak; sikinti vermek; yormak
H (Konto) bir hesabi b-nin zimmetine gecirmek
(m. Sorgen, Schulden usw.) endiseye (borca) bogmak
(vor Gericht) a) (Tatsache) suclu göstermek; zanni tesdit etm. b) (Zeuge) sanığın aleyhinde sahadet etm.
(hypothekarisch) hipotekle takyit etm.; sich ~ l. (m. Schulden) borç altına girmek 2, (Angeklagter) k-ni bş ile suclandirmak
BELASTET : German Turkish
l. (erblich) irsen müptelä
(politisch) siyasi bir suçla maznun (od. müttehem)
(in e-r Angelegenheit) methaldar
(m. Arbeit) cok mesgul olan
BELASTUNG : German Turkish
f l.yük, yükleme. hamule, agirlik
(erbliche) irsi hastalik
H b-nin zimmetine gecirilme
(hypothekarische) hipotekle takyit
(politische) siyasi suç
jur. mükellefiyet
BELASTUNGSDIAGRAMM : German Turkish
n techn. yük diyagrami
BELASTUNGSFÄHIGKEIT : German Turkish
f yükleme kabiliyeti; kapasite
BELASTUNGSKURVE : German Turkish
f techn. yük münhanisi
BELASTUNGSPROBE : German Turkish
f tahainmül tecrübesi
BELASTUNGSZEUGE : German Turkish
m amme şahidi
BELAUERN : German Turkish
pözetlemek, tarassut etm
BELAUFEN : German Turkish
l. (Strecke) bastan basa katetmek; teftis icin dolasmak
(beschlagen) bugulamak; sich ~ (auf) (Summe) baliğ olm., tutmak, cikmak
BELAUSCHEN : German Turkish
l. (absichtlich) gizlice dinlemek
(unabsichtlich) kulak misafiri olm
BELCHE : German Turkish
su tavugu
BELEBEN : German Turkish
l. canlandirmak, ihya etm., diriltmek; hayat ver-mek
(aneifern) gayrete getirmek
(anstacheln) tesvik ve tahrik etm.
(aufpeitschen^kamcilamak
(auffrischen) tazelemek. ruhlandirmak; sich ~ l. can-lanmak, dirilmek; hayat bulmak
gayrete gelmek
tazelenmek, ruhlanmak
(örtlichkeit) isiek hale gelmek
(Spiel) renklenmek; Das Geschäft hat sich belebt, tsler acildi.
end l. hayatbahs
(wirksam) iksir gibi; iksirbahs
t l. (Körper) canli, dirimli
fig. canli, hareketli, faal
(örtlichkeit) kalabalik, isiek, senlikli;
e Gegend (od. Straße) ayakalti
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani