German Turkish
BEWÄSSERN : German Turkish
sulamak; su vermek; irva ve iska etm. °ung / sulama; irva ve iska °uags4uitege f sulama tesisati 2ungs.graöen m su arki 9unfs.kanal m cetvel bewegen (I) l. kimildatmak; yerinden oynatmak; hareket ettirmek, tahrik etm., devitmek
(Glieder) sallamak
(von der Stelle) yerinden kaldirmak
(gefühlsmäßig) tesir (müteessir, mütehassis) etm., duygulamak, dokun-mak; rikkate getirmek
(beschäftigen) mesgul etm.
(erregen) heyecanlandirmak; sich ~ l. kimildanmak, davranmak, yerinden oynamak, hareket etm.
sallan-mak
yerinden kalkmak
(in e-m best. Kreis von Menschen) düsüp kalkmak
(Schiff in best. Gewässern) dolasmak
(spazieren gehen) F gezmegc gitmek; yürü-mek
d fig. tesirli;
e Kraft kuvvei muharrike, motris kuvvet
BEWÖLKEN : German Turkish
^tc/t^ l. bulutlanmak
fig. (Miene, Stim) a) (finster dreinschauen) surat asmak; kaslan catmak b) (bekümmert werden) kederlenmek
t l. bulutlu
(et. ^) sümbüll
fig. a) (brummig) surati asik b) (besorgt) kederli, endiseli, düsünceli 2ung / l. bulutlanma
(Wolken) bulutlar
BEZAHLEN : German Turkish
l. ödemek, tediye (od. eda) etm.; para (ücret, maas, gündelik v. s.) vermek
(m. dem Leben) hayatina mal (od. bedel) olm.
(m. gleicher Münze) mukabele bilmisilde bulunmak; misliyle muamele (od. mukabele) etm.
(Entschädigung) tazmin etm.
(gemeinsame Zeche usw.) masrafı yapmak
(Schuld) a. ifa etm.
(Essen) (für j-n) b-ne bir yemek ısmarlamak; ~ müssen V: parayi bayilmak (od. sökülmek); sich bezahlt machen l. bsin zarar ve ziyamni bir suretle teläfl etm.
fig. değmek; kär getirmek
BEZAHLUNG : German Turkish
f l. ödeme, tediye, eda
(Entgelt) ücret, bedel
(für manuelle Arbeit) el emegi; gegen bare ~ pesinen; pesin para ile; gegen ~ (von)... mukabilinde
BEZAUBERN : German Turkish
l. büyülemek, sihirlemek
fig. teshir, meftun etm.; göz atmak (od. kamastirmak); cezp etm.
fig. k-ne baglamak
d fig. sahhar, dilber, dilrüba, dilfirip; göz alici; dayanilmaz, cilveli, füsunlu, efsunkär; ~ schön (Mädchen) aym ondördü gibi;
e Schöne fettan
BEZECHEN : German Turkish
: sich ~ (seit.) sarho? olm.
t sarho} 2t.heit / sarhosluk
BEZEICHNEN : German Turkish
l. isaretlemek, markalamak, etiketlemek; ni-san koymak; damgalamak
(zeigen) göstermek, irae etm.
(bedeuten) manasma gelmek; delälet etm.
(benennen) adlandirmak, isimlendirmek
(qualifizieren) tavsif etm., nitele(ndir)mek
(ausdrücken) tabir etm.
(als) oldugunu (bzw. olacagini) söylemek; beyan etm., ifade etm.;
.. namiyle anmak
end l. karakteristik, irasai, seciyevT, tipik
semptomatik
(bedeutungsvoll) manidar, manali
(beachtlich) sayani dikkat; ~ sein (für) bse isaret (od. alämet) olm. 2ung / l. isaret, marka, etiket, nisan
tabir, söz
tavsif
isim, ad
BEZEIGEN : German Turkish
izhar, belli etm.; göstermek; arz etm.; sich dankbar ~ nimetsinaslik göstermek; sükran borcunu ödemek
BEZEUGEN : German Turkish
l. sahadet (od. sahitlik) etm.; sahadetle ispat ve temin etm.
(erweisen) göstermek; izhar (od. belli) etm.
(urkundlich) tevsik etm., belgelemek
(bestätigen) tasdik etm.. dognilamak
BEZICHTIGEN : German Turkish
l. kabahat isnat etm.; suc yüklemek (od. atmak)
(e-r S.) bsle suclamak, ittiham etm.
(fälschlich) bühtan, iftira etm
BEZIEHBAR : German Turkish
l. (Wohnung) icinde oturulabilir
(Ware) almabilir, getirtilebilir
(auf j-n, et.) izafe edilebilir
en l. (Wohnung) tasmmak; bir eve yerlesmek
(Waren) getirtmek; satm almak
(Bett) carsaf örtmek
(Wolldecke) yorgana kilif gecirmek
(Geige) kiri$ takmak
(Wache) nöbete girmek
(Kissen) yüz gecirmek
(Geld) almak
(Zeitung usw.) abone olm.
mit. (Stellung) yerlesmek, isgal etm.
(Universität) üniversiteye girmek; tahsile gitmek
(ein Lager) ordugäh kurmak
(m. et.) kaplamak, techiz tftm.. donatmak, gecirmek
(seine Weisheit) iron. ders almak
(auf) a) taalluk ettirmek b) (Regel) tatbik etm. c) (auf sich) mana cikarmak; alinmak; üstüne almak (od. yormak); icini cekmek d) (alles auf sich) buluttan nem kapmak e) (auf et.) atfetmek, izafe etm., bsle münasebetini (od. ilgili) görmek
(e-e Ohrfeige) tokat yemek; sich ~ l. (Himmel) bulutlanmak; (hava) kapanmak
(betreffen) taalluk etm.; müteallik (münasebeti, ait, raci, ilgili) olm.
(auf j-n) b-nin tavsiyesine (referansma, reyine) istinat etm.
(auf et.) a) (erwähnen) zikretmek, dayanmak b) (als Beweis anführen) delil olarak göstermek ~er(in /) m l. (e-s Wechsels) kesideci, police ceken
(e-r Zeitung) abone olan
BEZIEHUNG : German Turkish
~ung/l. münasebet, irtibat, aläka, taalluk, nispet, ilgi, ilinti, ilisik, aidiyet, temas
(Relation) izafet, baginti, relasyon, görelik
(freundschaftliche) ülfet
(Verbundenheit) bağ(-lılık); persönliche
en pl. sahst tamsiklik;
en haben (zu) b-le ilgisi olm.; gute
en haben pej. dayisi dümende olm.; die
en abbrechen selämı sabahı kesmek; b-le hesabi kesmek; V; ipi cözmek;
en aufnehmen münasebet kurmak;
en unterhalten münasebetler temadi etm.; Er kann zu ihnen keine nähere ^ haben. Bunun, onlaria hiç bir girdisi ciktisi olamaz. in keiner ~ hiç bir suretle; in gewisser ~ bazi cihetten; in dieser ~ bu hususta; bu bakimdan; bu itibarla; in ~ setzen nispet etm., kıyaslamak; ilgili bulmak; in ~ stehen (mit) bsle ilgisi, aläkasi olm.; In welcher ~ steht dies zu dem Vorfall? Bunun, bu mesele ile ne bakimdan bir ilgisi vardir? in jeder ~ (a.) yerden göge kadar
ungs.los sebkurabıtsız
ungs.weise l. yahut; ve ya
(genauer gesagt) daha dogrusu
(in besonderen Fällen) husust hallerde
BEZIFFERN : German Turkish
l. (numerieren) numaralamak; numarataj yap-mak
(mit Ziffern versehen) rakam koymak
(auf) falanca miktara baiig oldugunu beyan etm.; sich
(auf)
.. miktanna baiig olm.
t:
er Baß mus. rakamli baso
BEZIRK : German Turkish
m
(Gemeinde^) nahiye, bucak
(Landrats2) kaymakamlik, kaza, iice
(Regierungs2) viläyet, il
(Stadt9) mahalle, semt
bist. sancak, liva, mutasarnf-lik
fig. daire, saha, sektör
(näherer Umkreis) cevre, muhit
(Umgegend) havali, dolay, etraf
(Gebiet, Zone) mintika, böige
s.stadt / nahiye merkezi-s.vor-steher m nahiye müdürü
BEZIRZEN : German Turkish
F teshir etm.; gözünü baglamak; yüzüne gülerek bsi elde etm.; bastan cikarmak
BEZOAR : German Turkish
(-stein) m l. panzehir tasi
(bei Rindern) haraza
ziege /
yaban kecisi
BEZOGENE : German Turkish
mlf H muhatap
BEZOPFT : German Turkish
saclan örgü yapilan
BEZUG : German Turkish
m \\. örtü, carsaf, kumas, yüz, killt, zarf
(Kauf bzw. Auslieferung) satm ahnma; teslim, tesellüm
(Zeitungs^) abone
(Betreff) husus, ilgi
mus. bir müzik aletinin kirisleri
(Gehalts9) al(m)ma
(pl. Bezüge) gelir, irat, varidat, maas, iicret; ~ nehmen (auf) bse dayanmak, istinat etm., raci olm.; ~ haben (auf) bsle ilgisi olm.; in ~ auf hakkmda, ait, hususunda, müteallik, geHnce, nispetle; in ~ setzen ikisey arasinda ilgi kurmak
BEZUGNAHME : German Turkish
istinat etme, dayanma; unter (od. mit) ^ auf istinaden, dayanarak, atfen, ait
BEZUGSBEDINGUNGEN : German Turkish
pl. l. abone sartlan
H teslim, tesellüm sartlan
preis m l. abone bedeli
(Kaufpreis) mübayaa bedeli
quelle / tedarik mahalli
schein m (für Mangelware) vesika, kart, käme; (seit.) bono od. fi?
scheinsystem n vesika usulü
stoTT m (für Möbel) istofa
BEZUSCHUSSEN : German Turkish
sübvansyone etm.; nakdt yardimda bulunmak; tahsisat baglamak
BEZWECKEN : German Turkish
istihdaf etm., hedef edinmek; amaclamak, kastetmek; maksat gütmek
BEZWEIFELN : German Turkish
süphe etm., süphelenmek, süpheli saymak
BEZWINGEN : German Turkish
l. galip gelmek; maglup etm., yenmek, alt etm., ram etm.
(Festung usw.) zaptetmek. zorlamak
(bewältigen) basarmak, becermek; hakkindan gelmek; sich "w nefsine häkim olm.; nefsini yenmek (kirmak, zaptetmek); hislerine kapilmamak Qer m a. fatih
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani