German Turkish
BRAVO : German Turkish
l. Aferin! Bravo! Bin yasa! Sa l Babana (od. ceddine) rahmet! Var (od. nur) öl! Peh pehl Sag oll
iron. Askol-sun! Barekällahl Pir öl!
° m (gedungener Meuchelmörder) bravo 2ruf m (mst. pl.
e) bravo (sesleri); alkis-lama
BRAVOUR : German Turkish
l. (Kühnheit) cesaret, yigitlik
(Geschicklichkeit) beceriklilik, ustalik
mus. calim, bravur, virtüo-zite
stück n l. mus. bravur havasi; calimh hava
Glanzleistung) parlak basan; ustalik
BRCNNGLAS : German Turkish
n pertavsiz, büyütec
holz n yakacak odun
ma-terial n mahrukat, yakacak
ofen m (für Keramik) tavia-ma ocagi
öl n l. kandil yagi
yakma yagi; mazot
punkt m l. mihrak, odak, foküs
ßg. merkez;
e pl. der Schlacht muharebenin kizisan noktalan; et. in den ~ rücken bskön plana gecirmek; im ~ des Interesses stehen bütün meraklar
.. üstünde toplanmak
schere / ondüle masasi
Spiegel m Arsimed aynasi
Spiritus m yakilacak ispirto
stelle / sorti
stift m med. termokoter
stoH m yakacak, mahrukat, yakit; ßüssiger ~ akaryakit; mayii mahruk spez. benzin;
stoflmangel m akaryakit (spez. benzin) fikdam
stoffverbrauch m benzin sarnyati
weite /mihrak mesafesi; foküs uzakligi
BREAK : German Turkish
m, n brik
BRECCIE : German Turkish
geol. bres; köseli yigisim
BRECHEN : German Turkish
tr. l. kırmak (a. flg. z. B. Herz, Rekord usw.)
(den feindlichen Widerstand) düşmanı mukavemetten düşürmek
(Blumen, Obst) toplamak, derlemek, koparmak
(Lichtstrahl) inkişar ettirmek; kırmak
(Papier) katlamak, bükmek
(Steine) tas ocağından taş çıkarmak
(in Stücke) parçalamak
(seinen Eid, das Fasten) bozmak, nakzetmek
(sein Versprechen, Wort) vaadinde durmamak; sözü bozmak; sözünü tutmamak
(den Frieden) sulhü ihläl etm.
(Gesetz) kanuna aykırı harekette bulunmak
(die Ehe) zina işlemek; karısını (kocasını) aldatmak
(die Treue) sadakatsizlik etm.
(e-n Streit vom Zaune) hiç yoktan kavga (od. dırıltı) çıkarmak
(die Blockade) kusatmayı zorlamak; ablukayı yarmak
(Flachs) ezmek, dövmek
(das Genick, den Hals) b-nin boynunu kırmak
(das Schweigen) sükutu bozmak
(Blut, Schleim usw.) kusmak, istifrağ etm.; intr. l. kırılmak
(in Stücke) parçalanmak
(ab-) kopmak
(Auge) sönmek; gözü dönmek
a) (mit j-m) münasebetlerini kesmek; bozusmak; yüzüne bir daha bakmamak b) (mit et.) bşden ayrılmak
med. kusmak; V: tavus kuyruğu çıkarmak
(plötzlich hervorkommen) birdenbire yoluna çıkmak; sökün etm.; sich ~ l. (Wellen) kırılmak, çatlamak
(Licht) inkisar etm.
(den Hals, das Genick) boynu altinda kalmak
(den Arm) kolunu kırmak; s.a. gebrochen.
~ n: zum ~ voll (gesteckt voll) hincahinc dolu; zum ~ vollhängen (Äste) dalları basmak
BRECHEND : German Turkish
: ~ voll dopdolu; hincahinc dolu
BRECHER : German Turkish
m l. naut. büyük deniz dalgasi
techn. (Backen9) konkasör
kiran, parcalayan
BRECHHÖHNEN : German Turkish
pl. aysekadin fasulyesi; taze fasulye
durchfall m med. kolerin
eisen n küskü; el manivelasi; kal-dirac; domuz tirnagi; külünk
BRECHMITTEL : German Turkish
n med. kusturucu iläc; mukayyi; emetik
nuß /oo(.,p/iarm.kargabüken-reiz m mide bulantisr.gaseyan; ~ verspüren ici kabarmak; safrasi (midesi, gönlü) bulan-mak;
^ verursachen mide bulandirmak
stange/s.
eisen,
ung f\\. kir(il)ma, parcala(n)ma
(Licht2) inkisan ziya
ungs.verhältnis n kirilma indisi; karinei inkisar
ungs.-winkel m inkisar zaviyesi
würz / bot., pharm. altmkökü, ipeka
BREDOUILLE : German Turkish
sikinti; müsküldurum; in die
~ geraten siklya gelmek; dünya basma zindan kesilmek
BREECHES : German Turkish
pl. külot
BREGEN : German Turkish
m dial. l. kasaplik hayvan beyini
F kafa
BREI : German Turkish
m l. (Kinder) lapa. bulamac
(Kartoffel, Apfel2 usw.) ezme, pure
pharm. macun
(Papierherstellung) pülp
helme
marmelat; Regnets ~, fehlt ihm der Löffel; hat er den Löffel, fehlt ihm der ~. Spr. At bulunur, meydan bulunmaz; meydan bulunur at bulunmaz. Spr. Viele Köche verderben den ~. Spr. (yOk eli iste gor, az eli asta gor. Spr. Iki kaptan bir gemiyi batinr. Spr. Nerede cokluk orada bokluk.Spr./wif die Katze um den heißen ^ herumgehen bsi yapmaga kalkismamak; b-ne od. bse yaklasmak cesaretinde bulunmamak 9ig l. lapa gibi; macun halinde
(klebrig) vicik, yapiskan, agdali
BREIT : German Turkish
l. genis, enli
(geräumig) bol, väsi
(weitschweifig) itnapli
(Nase, Fuß) yassi
(z.B. sprechen, lachen) yayvan yayvan; yayik yayik; ebenso lang wie ~ eni boyu bir; zwei Meter ~ iki metre genisliginde;
er werden l. ge-nislemek
mus. yaymak
beinig apisli, apsak; apul apul
drücken basarak (od. ezerek) yassilatmak
BREITE : German Turkish
f l. genislik, en(-lilik)
bolluk, vüsat
itnap; tatvili keläm (od.makal); laf bollugu
yassilik
geogr. arz
(e-s Stoffes) degirmi; in die ^ gehen l. (Redner) etraflica konusmak;tafsiläta girismek
(dick werden) sismanlamak
BREITEN : German Turkish
acmak, sermek, yaymak; sich ~ l. acilmak, serilmek, yayilmak
uzanmak, imtidat etm
BREITENGRAD : German Turkish
m arz derecesi; enlem
BREITENKREIS : German Turkish
m arz dairesi; paralel
BREITFOCK : German Turkish
nou(. asirmali yelken
BREITGEDRÜCKT : German Turkish
pat, yassi, basik
BREITGESTREIFT : German Turkish
(Stoff) sopali
BREITHACKE : German Turkish
geni§ agizli dülger baltasi
BREITHAMMER : German Turkish
m yassiltma (od. düzleme) çekici
BREITKREMPIG : German Turkish
genis kenarli
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani