Multilingual Turkish Dictionary

German Turkish

German Turkish
D MOLL : German Turkish

n mus. re minör

D-DUR : German Turkish

n mus. re majör

D-ZUG : German Turkish

m ekspres; sürat katan

D1N : German Turkish

Alman endüstri normu
format n standardize kägit boyu

DA : German Turkish

(I.) (Adv.) l. (lokal) a) (dort) orada, surada b) (hier) burada
(nach e-m Nomen od. Pronomen) bu, su, o
(beim Zureichen od. als Ausruf) al, tut, yakata, iste
(temporal) a) o zaman, o vakit, simdi b) (als Folge) bunun üzerine
(modal) a) (unter solchen Umständen) bu gibi hallerdc; bu durum karsisinda; böyle sartlar altinda b) (in dieser Hinsicht) bu hususta 6, (Füllwort; ohne Obersetzung); (II.) (Konj.) l. (temporal) cldugu zaman; vaktaki; o esnada; o günlerde
(kausal) a) cünkü, zira; yaptigindan (oldugundan usw.) doayi b) (da ja; da nun einmal) degil mi ki; (zu Anfang e-s Satzes) hazir; mademki 3, (in der Funktion e-s Relativpronomens) ki onun icinde; Du ~/ Sen haal ~- kommt er jal Iste geliyorl ~ haben wir es jetzt! Ben demedim miydi? als ^ sind mesela, söyle ki; ^ tut es mir web. Suram agnyor.
/ Noch e-e Widerwärtigkeit! AI, bir aksilik dahal Sieh ~/ Gör! Bak! Ne oldu? von — an (od. ab) l. (lokal) oradan baslayarak
(temporal) o andan itibaren; ondan sonra; Was kann ich ~ schon machen? Bu hat karsisinda ne yapabilirim? Nichts
~/ Yok! Olmaz! Hayirl hie(-r) und ~ l. (temporal) arasira, bazen
(lokal) surada burada; ^ sagte er:
.. Bunun üzerine dedi ki
..; Wer geht ^? 0 giden kirn? ~ siehst du jetzt, daß
.. Simdi görüyorsun (od. anlyorsun) ki
.; ~ brcV mir e-r e-n Storch! F tnamlacak sey degil! s.a. dasein

DA CAPO : German Turkish

mus. bis; bir daha; ^ verlangen (spielen, singen usw.) bisse etm.; bir daha, bli dahal diye haykinnak ve alkislamak

DABEHALTEN : German Turkish

l. (aufbewahren) saklamak, muhafaza etm.
(bei sich behalten) ahkoymak

DABEI : German Turkish

l. (in der Nähe^ yaninda, yakminda, nezdinde
(überdies) bundan baska; aynca; fazia olarak; bir de;ayni zanunda
(dennoch) buna ragmen; mamafih, fakat, ancak; su var ki
(anwesend) hazir, mevcut; bu meyanda
(teilnehmend) ortak; istirak eden
(zeitlich) bu araca; bu münasebetle; bunu yaparken; o esnada
(adversativ) meger... imis; ein Haus und ein Garten ^ bahceli bir ev; Ich dachte, er sei schon abgereist: ~ befand er sich immer noch in Berlin. Ben onun gittigini zannediyordum, me^er (Jiha Berlinde imis. Ich bin ^. (Einverstanden; Ich mache mit) Dakkorl Kabul! Er muß immer
~ sein. a. iron. Kambersiz dügün olmaz. Es ist nichts ^. Zaran yok! Ehemmiyeti yok! Ayip degil! Bunda bir §ey yok! Ich ßnde nichts ~. Ben bunda bir kusur bulairnyorum. Bunda bir sey görmüyo-rum. Ich habe dich ja nicht geheißen,
«- zu sein. Sc-ni kirmizi dipli balmumiyle cagirmadim ya! Ich war gerade ^f den Brief abzusenden. Mektubu göndermek üzere idim. Das Üble ~ ist, daß
.. tsin kötüsü sudur kl
.. Ich habe mir nichts Böses ~ gedacht. Bunu yaparken hie bir fenahkdüsünmedim. Was kommt schon ^ heraus? Ne cikar? Was ist denn schon ^? l. (beschwichtigend) Ne olur!
(ablehnend) Bu, marifet sayilamaz

DABEIBLEIBEN : German Turkish

l. (bir meslege, bir ise usw.) devam etm.
(nicht weggehen) aynimamak; orada kalmak; Er blieb dabei. Fikrinden vazgecmedi. Es bleibt dabei! Kararlasti.
haben l. F istirak ettirmek
yanmda bulundurmak
liegen yaninda bulunmak
sein l. s. Stw. dabei
mevcut (od. hazir) bulunmak; istirak etm.
(darunter sein) aralannda bulunmak
(e-e Tätigkeit fortsetzen) faaliyetine devam etm.; hälä (ornda) calismak 5 (mit Leib und Seele) can ve gönülden calismak; bütün varli&im bse vermek
(überall) iron. her ise burnunu sokmak
sitzen yanmda oturmak
stehen yaninda durmak; hazir biilunmak

DABLEIBEN : German Turkish

kalmak, aynimamak

DACH : German Turkish

n l. dam, cati
(Vor9) sacak
(Schutz) muhafaza, ernniyet 4, (Kopf) F bas; kein ^ über dem Kfipf haben yersiz yurtsuz olm.; unter ^ und Fach bringen l. (Ernte) toplayip kaldirmak; damaltma cekmek
ßf. (vollenden) bitirmek; sona erdirmek; eins aufs ~ bekommen F tekdir edilmek; F papara yemek; j~m aufs ~ steigen F
b-den hcsap sormak
b-ni pataklamak; Do? pfeifen ja schon die Spatzen von den Dächern. Onu Misirdaki sagir sultan bile duydu.
antenne / cati anteni
balken m cati mertcgi; baba
boden m tavan arasi; cati alti
decker m cati kaplamacisi; aktanci
fenster n tepe penceresi; gözpencere; aydinlik, nefesiik; Arnavut ba-casi "first m mahya asigi "förmig l. dam seklinde olan
(nach beiden Seiten abfallend) besikörtüsü; eseksirti "garten m dam bahcesi
geschoß n catt arasi; tavan arasi; evin en yüksek kati
gesellschaft / H holding
hase m hum. kedi
kammer / tavan arasi odasi; man-sart; damalti
konstruktion/cati yapisi
luke/s.
fenster.
pappe/katranli mukavva
rinne/cati ougu; damlalik

DACHS : German Turkish

m l. zo. porsuk
(pelz,
haar) blero
F tecrübesiz gcnc adam; Er schläft wie ein —. F Les gibi uyuyor. –bau m porsuk ini
beH n s. Dechsel

DACHSCHADEN : German Turkish

m l. dam hasan
fig. hum. bir tahtasi eksik olma
schiefer m arduvaz tasi; karatas; tas tahta
schln- del /padavra

DACHSHAARPINSEL : German Turkish

m blero firca "hund m s. Dackel

DACHSPARREN : German Turkish

m cati makasi
spitze / s.
first.
stube / s.
kammer.
stübchen n l. kücük mansart
(in der Ra.): Er ist im
^ nicht ganz richtig. Bir tahtasi cksikimis.
stuhl m cati gövdesi (od. m?kasi) "stuhlartig: ^ zu-sammengefügt

DACHTEIRASSE : German Turkish

satu, platform, taraca
ziegel m kiremit; (gewölbter) yerli kircrnit; (gewellter) Beicika kiremidi; (flacher) Avrupa kiremidi

DACHTEL : German Turkish

Ftckat, sille

DACKEL : German Turkish

m base; (kisa bacakli ve uzun burunlu köpek)

DADAISMUS : German Turkish

m dadaizm, dadacilik
t(ln/) m; °tisch dadaiat, dadaci

DADURCH : German Turkish

l. (lokal) buradan, suradan, oradan
(modal) böylelikle; bu suretle; bu vechile
instrumental) bu sayede; bununa; bunun vasitasiyle
(kausal) bu sebep-ten dolayi; ~ daß (yapmak) sayesinde; (yaptigindan) dolayidir ki

DAFÜR : German Turkish

l. bunun (od. onun) icin
(als Ersatz) onun yerine; buna bedel
(hiergegen) F buna mukabil (od. karsilik)
(zugunsten uiescr Sache) lehte, Icline
(zu diesem Preis) bu fiyata
(in dieser Hinsicht) bu hususta
(schließlich) nihayct; Ich kann nichts^. Kabahat bende degil. ~ nahm er alle Mühen aufsich. Bunun ugruna hersikmtiya katlandi. ~ ist viel Geld ausgegeben worden. Bu ugurda cok para sarf edildi. ~ sein l. lehinde bulun-mak;
dan yana olm.; tasv;p etm.; bse taraftar olm.
(~ stimmen) lehine rey vermek; ~ und dagegen lehte ve aleyhte;
dan yana ve
a karsi; ~ bin ich nicht zu haben. Ben böyle seylere gelmem. Ich werde schon ~ sorgen, (^aresine bakacagim. Auch ~ sei gedankt! (resignierend) Buna da eyvallah! Hosundul
halten fikrinde, kanaatinde olm.; nach meinem 2 Bence; Bana kal(ir)sa. Fikrimce

DAGEGEN : German Turkish

l. buna karsi; aleyhte
(Vergleich) nispetle, karsisinda
(Tausch, Ersatz) mukabilinde; buna muka-bil; karsilik olarak
(jedoch) fakat, arna, mam;ifih, ise; diger taraftan; Ich habe nichts ~. Buna diyecegim yok. Buna karsi itirazim yoktur. wenn Sie nichts ~ haben müsaade ederseniz; bir sey demezseniz; itiraziniz yoksa; ~ sein l. bunun aleyhinde olm.; buna rnuhalif olm.; karsisinda olm.
(^ stimmen) aleyhine rey vermek; Was kann man schon ^ tun? Buna karsi ne yapilabilir? Bunun caresi nedir? Ne yaparsin ki! Bu sicaga kar mi dayanir? sich ~ wenden; ~ sprechen karsi söylemek;
^ ist nichts zu sagen. Söz yok. Akan sular durur

DAGEGENHALTEN : German Turkish

fig. l. (vergleichen) karsilastirmak, muka-yese etm.
(erwidern) mukabele etm., cevap vermek
setzen: s(c/i — karsi koymak; mukavemet etm.
stemmen: sich ~ aleyhe dönmek; muhalefet (mukavemet, mümanaat) etm., dayatmak, direnmek

DAGHESTAN : German Turkish

n. pr. Dagistan
er(ln f) m; °isch Dagistanli

DAHEIM : German Turkish

l. evde
(in der Heimat) yurtta, memlekette Vielen Seeleuten ist es nicht vergönnt, ~ zu sterben. Bircok gemicilere rahat döseginde ölmek nasip olmaz. Er ist in dieser Materie ~. Bu sahada derin vukufu vardir. ° n yurt, yuva, aile ocagi; kein 2 haben yersiz yurtsuz olm., haneberdus olm