German Turkish
KONFESSION : German Turkish
f. mezhep ~ell muayyen bir mezhebe ait ~slos bir mezhebe mensup bulunmayan
sschule f. papaz okulu (F)
KONFETTI : German Turkish
n. konfeti; ~ streuen konfeti sermek
KONFIRMATION : German Turkish
f. (bei Protestanten) din cemaatine kabul resmi
KONFIRMIEREN : German Turkish
esmen din cemaatine kabul etmek (Protestanlarda)
KONFISKATION : German Turkish
f. müsadere, toplatma; el koyma
KONFISZIEREN : German Turkish
toplatmak, zaptetmek; el koymak
KONFITÜRE : German Turkish
f. reçel, konfitür, murabba
KONFLIKT : German Turkish
m.
ihtilaf, çarpışma, münazaa, çatışma
kavga, çekişme
çelişme, tezat, karşıolum; in ~ raten tezatlaşmak; in ~ bringen (mit) bşle çatışma haline getirmek
KONFORM : German Turkish
uygun, mutabık; (Adv.) tevfikan, mucibince; ~ gehen antant kalmak (F)
KONFRONTATION : German Turkish
f. yüzleş(tir)me
KONFRONTIEREN : German Turkish
yüzleştirmek
KONFUS : German Turkish
(S.) karışık, müşevveş
(P.) şaşırmış; aklı fikri perişan ~ionsrat m hum. aklı perişan olan kimse
KONFUZIUS : German Turkish
n. pr. Konfüçyus
KONFÖDERATION : German Turkish
f. konfederasyon, birlik, ittifak
KONGENIAL : German Turkish
aynı dehaya sahip olan; eşit dehalı; eşdeha
KONGENITAL : German Turkish
anadan doğma
KONGLOMERAT : German Turkish
n. yığışım, konglomerat; çakıl kayaç
KONGO : German Turkish
m n. pr. (Staat, Fluß) Kongo
lese m,
lesin f., ~lesisch Kongolu
KONGREGATION : German Turkish
f. dini birlik; ruhaniler meclisi
KONGREß : German Turkish
m.
kongre, kurultay
n. pr. (USA) Teşrii kuvvet
MESOPOTAMIEN : German Turkish
n. pr. Mezopotamya
MESOZOIKUM : German Turkish
n geol. ikinci zaman; mesozoik
MESSE : German Turkish
l. (kath.) kuddas ayini; mes
(Ausstellung) panayir, sergi, fuar
(Speiseraum) subayiara mahsus yemek ve dinlenme salonu
MESSEN : German Turkish
l. ölcrnek; (mit der Elle) arsinlamak; (mit Schritten) adimlamak; (nach Klaftern) kulaclamak
(an) (beurteilen) klyas etm.
(Gegner) b-ni gözleriyle yukandan asaglya süzmek; sich ^ (mit) b-le boy ölcüsmek, klyis-mak, müsabaka etm., karsilasmak; sich ^ können (mit) b-le omuz öpüsmek; sich nicht im entferntesten ^ können (mit) b-nin yamnda perende atamamak; attigi (od. kestigi) tirnaga benzememek; tirna^i olamamak; b-nin ayagrna su dökememek; b-nin küffü olmamak; sich mit wechselndem Erfolg ~ yenismek; s.a. gemessen
MESSER : German Turkish
(I) m saat, sayac, kontör Messer (II) n l. bicak
(TaschenQ) caki
(Operations2) nester, bisturi
(Hack2) satir; j-m das ^ an die Kehle setzen flg. cendereye koymak; bsi zoria yaptirmak; b-ni bsi yapma§a mecbur etm.; bica^i girtla^ma dayamak; Ihm saß das ^ an der Kehle. Bicagi kernige dayandi. Kampf m bis aufs
^ ölüm dirim savasi; auf des
s Schneide stehen fig. kil üstünde durmak; bicak kernige dayanmak; mit dem ^ aufeinander losgehen bicak bicaga gelmek;
bänkchen n catal, bicak konan sehpa; sövale
griff m;
heft n bicak sapi
held m kavga esnasinda bicak ceken; bicakci apas; meyhane kabadayisi
klinge / bicak narn-lusu
rücken m bicak sirti Qscharf cok keskin
scheide f zo. ustura midyesi
schmied m bicakci
schneide / bicak agzi
spitze / bicak ucu
stecherei / bicakli dövü§
stich m bicak darbesi; durch
e verletzen bicaklamak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani