German Turkish
REGLER : German Turkish
m techn. näzim, regülatör, düzengec
REGLOS : German Turkish
s. regungslos
REGNEN : German Turkish
yagmur yagmak; rahmet düsmek; Es regnet in Strömen. Sei gibi (od. bardaktan bosanircasina) yagmur yaglyor. Es regnet Bindfäden. Sicim gibi yagmur yaglyor. Es wird gleich ^. Havanin gözü yasli. in einzelnen Tropfen ^ (yagmur) serpelemek; sanft ^ (yagmur) ciselemek; Es regnete Beschwerden. §ikäyetler yaglyordu.
erlsch yagisli, yagmurlu
REGRESSION : German Turkish
l. geogr. cekilme; rücuu bahir; regresyon
stil. akis, capraziama (aksütebdil, tardüakis) 2iv rict, geriiek
REGREß : German Turkish
m l. tazminat talebi
log. rücu, gerileme
REGREßKLAGE : German Turkish
ücu davasi
pHicht / tazmin mükellefiyeti
recht n rücu hakki
REGSAM : German Turkish
faal, aktif, cevik, hareketli, canli, cevval 2keit /
fikir cevvaliyeti (od. uyanikligi); ruhluluk, canlilik
REGULATIV : German Turkish
n ictiizük; dahil? nizamname
ator m l. (Uhr) sandikli (od. dolapli) saat
s. Regler. 2ierbar kabili ayar; tanzim (tertip, tesviye) olunabilir 2ieren ayar etm., düzeltmek, tanzim (tertip, tesviye) etm.; nizama koymak, regüle etm
REGULÄR : German Turkish
muntazam, nizamt; (Adv. a.) usulü dairesinde;
€ Truppen mit. muvazzaf kitalar; nizamiye kitalan;
e Abgaben pl. nizami rüsum
REGUNG : German Turkish
l. hareket, kimildanma
(OefühIsQ) dogan bis; temayül, heyecan 9s.l08 hareketsiz, sütliman, durgun
s.losigkeit / hareketsizlik, durgunluk
REH : German Turkish
n zo. karaca
REHABEAM : German Turkish
n.pr. (Bibel) Roboam, Rohoboam
REHABILITATLON : German Turkish
l. iadei itibar; memnu haklann iadesi
med.f soz. rehabilitasyon 9ieren itiban (od. memnu hak-lan) iade etm.; sich ^ itibanm (od. memnu haklarmi) geri almak; sucsuzlugunu ispat etm.
ierung/s.
ation
REHE : German Turkish
(Hufkrankheit der Pferde) vet. ayaklama hastaligi
REHGEIß : German Turkish
di§i karaca
kalb;
kitz n karaca yavrusu
keule/ karaca budu
posten m iri sacma
ziemer m karaca sirtindan cikanlan et parcasi
REHÄUGIG : German Turkish
ahu gözlü; ayna göz; ceylan bakish 2bock m erkek karaca
braun karaca renginde
REIBACH : German Turkish
m s. Rebbach
REIBAHLE : German Turkish
(für Metallbohrungen) rayma, acki, biz, bicir-gan
e /;
eisen n mutfak rendesi
e.laut m phon. sizici sessiz 2en l. ov(ustur)mak; friksiyon yapmak, delk etm.. sür(üstür)mek
(zerreiben) ezmek, rendelemek, dibekte dövmek
(zu Pulver) toz haline getirmek; toziastirmak
(Kleidungsstück) tahri§ etm.
(j-m et. unter die Nase) basa kakmak
(Wäsche) citilemek
(kratzen) kurcalamäk; sich — sürtünmek; sich an j-m ~ l. (Streit suchen) kavga aramak, F: sürtünmek, kasmmak
(belästigen) rahatsizlandirmak, taciz etm.; sich die Hände ~ l. ellerini ovus^urmak
fig. a) cok memnun olm., cok sevinmek b) oh cekmek; kicina kma koymak; s.a. gerieben.
erel / F mst.pl. kavga, gecimsizlik
holz n naut. lakerta
ung / l. ov(ustur)ma, friksiyon, delk, sürt-(üstür)me, sürtünme
ezme, rendeleme; dibekte dövme
(Unstimmigkeit) darginlik, bozusma, ziddiyet, ihtiläf, anlasmazhk, gecimsizlik. vazgecti
ungs.fläche/sürtünme yüzü Qungs.Ios l. delksiz. sürtünmeden
fig. müskülsüz, anzasiz, F: tikinnda
ungs widerstand m sürtünme muka-vemeti
REICH : German Turkish
n l. devlet. imparatorluk
(König2) krallik
(Pflanzen9, Tie^) älem
(Gebiet) saha, alan
bist. (Deutsches ~) Ravji, Rays, Almanyä; das Dritte ^ bist. Nazi Almanyasi
REICHEN : German Turkish
(intr.) l. (genügen) yet(is)mek; käfi gelmek; kifa-yet etm.
(sich erstrecken) a) (in der Länge) uzanmak, imtidat etm. b) (in die Höhe) yükselmek, cikmak
(bis, an) ulasmak, yetismek, degmek, er(is)mek
(mit et.) bsle idare etm.; (tr.) (j-m et.) b-ne bsi uzatmak, takdim etm., vermek; Reicht dieser Stoff für e-n Mantel? Bu kumastan bir palto cikar mi? Das Papier reicht uns e-n Monat (lang). Bu kägit bize bir ay gider. Würden Sie mir bitte das Brot —? (bei Tisch) Ekmegi lütfeder misiniz? so weit das Auge reicht göz alabildigine; göz görebildigi kadar; Das reicht! Yeterl Yetisir! Käfi! Jetzt reicht es aber! Artik elverirl j-m nicht das Wasser ^ können fig. ayagma (od. eline) su dökememek; b-ne denk olamamak; b-nin käbinda olmamak; b-nin käbma varamamak; Mit dem Geld ^ wir nicht bis zum Monatsende. Bu para ile ayi cikaramayiz. Ich kann mit der Hand nicht so weit ^. El im yetismiyor. Wenn er auf einen Stuhl steigt, kann er mit der Hand bis an die Decke ^. Iskemleye cikinca eli tavana deger. Er reicht mir bis an die Schulter. Onun basi om-zuma gelir
REICHHALTIG : German Turkish
l. zengin, bol, mebzul; pek büyük; bereketli
(ergiebig) verimli, randimanli; e-e
e Tafel baklava börek ^ke^t/zenginlik, bolluk, bereket
REICHLICH : German Turkish
l. mebzul, külliyetli, bol, genis; cok büyük; artagan, bereketli, kesretli; (Adv.) bol bol; doyasiya; gani gani
(sehr) cok, pek
(ziemlich) oldukca
(mehrals ^) lüzumundan fazia; auf sein ^ scharfes Vorgehen hin hayii sert davranmasi üzerine
REICHTUM : German Turkish
m l. zenginlik, servet, varlik. variyet
fig. bolluk, gümrahhk, gürlük; zu ^ und Besitz gelangen servete konmak
REICHWEITE : German Turkish
menzil. erim, sia; tesir sahasi; in ^ el yetisecek kadar yakin
REIF : German Turkish
olgun. olmus; kemale ermis; yetiskin, yetismis, ergin; ^ werden s.
en.
er Mann sacli sakalli adam; ein Mann in
eren Jahren orta yasli bir adam;
er Apfel olmu§ elma; Die Trauben sind noch nicht ~. Ozüm daha olmadi (od. erismemis); — für den Galgen asilacak; ^ für das Irrenhaus timarhanelik
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani