Ottoman Turkish
ABİDE : Ottoman Turkish
anıt
ABİDEVÎ : Ottoman Turkish
Abide gibi. Abideyi andıran, âbideye benzeyen şekilde
ABİL : Ottoman Turkish
Koyun, at ve deve gibi hayvanlara iyi bakan. * Çayırda otlayarak suya muhtaç olmayan hayvan
ABİLE : Ottoman Turkish
f. Su üzerindeki kabarcık. * Sivilce. Çıban
ABİR : Ottoman Turkish
(Ubur'dan) Bir yerden geçen, giden yolcu. Geçen. * Hz. İbrâhimin (A.S.) dedelerinden birisinin adı
ABİS : Ottoman Turkish
Denizlerdeki dokuzbin metreyi geçen derinlikler
ABİST : Ottoman Turkish
f. Gebe, hâmile
ABİSTEN : Ottoman Turkish
f. Gizli, gizleme. * Gebe. * Dişilik
ABİSTENÎ : Ottoman Turkish
f. Hâmilelik, gebelik
ABİY : Ottoman Turkish
Kısmet, nasib,
ABİYE : Ottoman Turkish
Örtü ile yüzünü örten, utangaç kız veya kadın
ABİŞHOR : Ottoman Turkish
f. Hayvan sulama yeri. * İçme kabı. * Dinlenmek için kısa bir duraklama, teneffüs. * Günlük yiyecek
ABİŞTGÂH : Ottoman Turkish
f. Gizlenecek yer, gizli yer
ABKAME : Ottoman Turkish
f. Anadolunun bazı doğu illerinde ve Bağdat'da yapılan, turşu veya salataya benzer bir çeşit yiyecek maddesi. * Ekşi hamurdan pişirilerek sirkeye konulan ve turşu olarak kullanılan bir gıda maddesi
ABKARÎ : Ottoman Turkish
"Mutlaka kusuru olmayan. Kâmil. * Bir kavmin seyyid ve şerifi, efendisi. Beşer san'atı olmayan. * Çok güzellik. * Bir nevi döşek.(Abkari: Esasen abkar'e mensub demektir. Ebu Suud ve sair tefsirlerin beyanına göre Abkar: Arabın zu'münce bir Cin beldesinin ismidir ki, Arablar acib gördükleri her şeyi ona nisbetle tavsif ederek abkarî derler. Mu'cem-ül Büldan'da şu tafsil mezkûrdur: Abkar; dolu, yani buluttan inen donmuş sudur. Ve demişlerdir ki, cinnin sâkin olduğu bir arzdır. Meselde: ""Keennehüm cinn-i abkar: sanki abkar cinni gibi"" denilir...Bazıları da demiştir ki: Abkarinin aslı; vasfına hırs ile rağbet olunan her şeye sıfattır. Bunun da esası; çünkü Abkar'da döşeme ve saire nakışları yapılırdı. Onun için her iyi şey Abkar'a nisbet edilirdi.)"
ABL : Ottoman Turkish
Kalın, büyük nesne. * Bükmek
ABLA' : Ottoman Turkish
Ak nesne. * Beyaz taş
ABLİSE : Ottoman Turkish
f. Tarlaya tohum atan, ekinci
ABLUKA : Ottoman Turkish
İtl. Etrafını sarıp hâriçle alâkasını kesme. Bahren muhasara, denizden kuşatma
ABLUKA : Ottoman Turkish
kuşatma, etrafını çevirme
ABLUKAYI BOZMAK : Ottoman Turkish
Muhasara hattını yarıp geçmek
ABLUKAYI KALDIRMAK : Ottoman Turkish
Muhasarayı bırakmak
ABONE : Ottoman Turkish
Fr. Gazete ve dergi gibi yayınlara peşin para vererek muayyen bir zaman için müşteri olan kimse
ABONMAN : Ottoman Turkish
Fr. Bir imalâtçı ile müşteri arasında düzenli satın alma için yapılan anlaşma
ABORDA : Ottoman Turkish
İtl. Deniz teknelerinin rıhtıma, iskeleye veya başka bir tekneye yanlamasına yanaşması
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani