Multilingual Turkish Dictionary Ottoman Turkish

LÂMİA : Ottoman Turkish

Parlak. Parlayan. Parıldayan

LÂMİH : Ottoman Turkish

(Lâmiha) (Lemh. den) Parlıyan, parıldıyan. Parlak

LÂMİS : Ottoman Turkish

El ile tutup yoklayan. Dokunan. Temas eden

LÂMİSE : Ottoman Turkish

Dokunma hissi, duygusu. El ile olan his. Bir şeyin cesâmetini anlama duygusu

LÂMİSE : Ottoman Turkish

dokunma duyusu

LÂMÜDRİK : Ottoman Turkish

Anlamayan. İdraksiz. İdrak etmeyen

LÂMÜSELLİM : Ottoman Turkish

Hayır! Hiç teslim etmem!

LÂN : Ottoman Turkish

f. Hakikatsızlık, vefasızlık

LÂNAZÎR : Ottoman Turkish

Eşsiz, nazirsiz, benzersiz. Eşi ve benzeri olmıyan

LÂNE : Ottoman Turkish

f. Yuva, ev

LÂNE-İ HARAB : Ottoman Turkish

Bozulmuş yuva

LÂNE-İ NERMİN : Ottoman Turkish

Sıcak ve yumuşak yuva

LÂNE-İ PEDER : Ottoman Turkish

Baba yuvası. Peder evi

LÂNEGİR : Ottoman Turkish

f. Yuva tutan

LÂNET : Ottoman Turkish

nefret, öfke

LÂRAYB : Ottoman Turkish

şüphesiz, şeksiz, tereddütsüz

LÂRAYBE FİH : Ottoman Turkish

Onda hiçbir şüphe yoktur

LÂSANİ : Ottoman Turkish

Tek, vâhid. İkincisi olmayan

LÂSİYYEMA : Ottoman Turkish

özellikle

LÂT : Ottoman Turkish

İslâmdan önce Arapların Kâbe'de bulunan putlarından biri

LÂTAİL : Ottoman Turkish

Boş, faydasız, abes, mânâsız

LÂTAKNETU : Ottoman Turkish

Ayet-i Kerimeden bir kısım olup: Ümidinizi kesmeyiniz (meâlindedir.)

LÂTAKNETÛ : Ottoman Turkish

kesmeyiniz

LÂTENÂHÎ : Ottoman Turkish

sonsuz

LÂTEŞBİH : Ottoman Turkish

enzetmek gibi olmasın!