Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
LÂYÜSEL : Ottoman Turkish

sorumsuz

LÂYIH (LÂYİH) : Ottoman Turkish

Parlak. Meydanda. Aşikâr. Hatıra gelen

LÂYIHA : Ottoman Turkish

Düşünülen veya tasavvur edilen bir şeyin yazılması. Tasarı

LÂYIHA : Ottoman Turkish

tasarı

LÂYIHA-İ KANUNİYE : Ottoman Turkish

Huk: Henüz tasdik edilmemiş kanun tasarısı

LÂYIK : Ottoman Turkish

(Liyakat. den) Yakışır ve yaraşır. Uygun, münasib ve muvafık

LÂYIK : Ottoman Turkish

uygun, yaraşır

LÂZEVAL : Ottoman Turkish

Zevalsiz. Sonu gelmez. Zeval bulmaz

LÂZÂLE : Ottoman Turkish

(Lâzâlet) Zeval bulmasın, zâil ve eksik olmasın. * Olsun!

LÂZÂLE ÂLİYEN : Ottoman Turkish

Yüce ve âli olsun

LÂZIK : Ottoman Turkish

Yapışkan, yapışıcı. Yapışmış olan

LÂZIM : Ottoman Turkish

Lüzumlu, gerekli. * Bir şeyden aslâ ayrılmayan. Bir işte beraber bulunmasına ve vücuduna ihtiyaç olan şey. * Gr: Müteaddi olmayan

LÂZIM : Ottoman Turkish

gerekli

LÂZIM FİİL (FİİL-İ LÂZIM) : Ottoman Turkish

Fâilin zâtında kalan fiil. (Geldi, gitti, güldü gibi)

LÂZIM-AMED : Ottoman Turkish

f. Lâzım gelir, lüzum eder. Lâzım geldi

LÂZIM-ÂMED ÇÂR-ÇİZ : Ottoman Turkish

Dört şey lâzım geldi

LÂZIM-I BEYYİN : Ottoman Turkish

"Bu tabirin masdariyet şekli ""Lüzum-u beyyin"" olup ikisi aynı mânaya gelir. Herhangi bir şey hatıra gelince hiç bir delil ve emareye ihtiyaç olmadan o şeyle beraber düşünülmesi zaruri olan diğer bir şey. Meselâ: İnsan denildiği zaman, kabiliyet-i ilim ve san'at akla gelmesi gibi..."

LÂZIM-I GAYR-I MÜFARIK : Ottoman Turkish

Ayrılması mümkün olmayan, terki câiz olmayan, ziyade gerekli, çok lüzumlu

LÂZIM-I MELZUM : Ottoman Turkish

Biri birisinden aslâ ayrılmaz, birisi olunca diğerinin de olması şart olan

LÂZIM-I ZATÎ : Ottoman Turkish

Kendisine ait icab eden hal. Kendisine has vaziyet

LÂZIME : Ottoman Turkish

gerekli olan

LÂZIMÂMED : Ottoman Turkish

lâzım gelir

LÂŞE : Ottoman Turkish

leş

LÂŞEHÂR : Ottoman Turkish

f. Leş yiyen

LÂŞEK : Ottoman Turkish

şek ve şüphe yok. şüphesiz. Elbette