Ottoman Turkish
ACAİB : Ottoman Turkish
şaşırtıcı, acayip
ACAİBAT : Ottoman Turkish
Normale zıt şeyler. Acâib şeyler
ACAİZ : Ottoman Turkish
(Acuze. C.) Kocakarılar. İhtiyar kadınlar
ACAK : Ottoman Turkish
f. Toprak
ACAL : Ottoman Turkish
(Ecel. C.) Eceller. Ölümler, vâdeler
ACALİT : Ottoman Turkish
Yoğurt
ACAM : Ottoman Turkish
(Ecme. C.) Meşelik, kamışlık, ağaçlıklar
ACAN : Ottoman Turkish
f. Polis: Emniyet mensubu
ACAR : Ottoman Turkish
(Ecr. C.) Sevaplar, ücretler, mükâfatlar. * Kiralar
ACASA : Ottoman Turkish
Deve sürüsü
ACB : Ottoman Turkish
"Kuyruk sokumu. ""Us'us"" denilen küçük kemik. Her şeyin kuyruk dibi ve nihâyeti. Fâtiha-i hilkat olan küçük kemik.Acb-üz zeneb diye Hadis-i Şerifte ismi geçen ve insanın kuyruk sokumundaki en küçük kemik.(Kur'ân-ı Kerim'de ""Sure:
âyet: 27"" Yani: ""Sizin haşirde iâdeniz, dirilmeniz, dünyadaki hilkatinizden daha kolay, daha rahattır."" Nasıl ki bir taburun askerleri istirahat için dağılsa, sonra bir boru ile çağrılsa, kolay bir surette tabur bayrağı altında toplanmaları, yeniden bir tabur teşkil etmekten çok kolay ve çok rahattır. Öyle de bir bedende birbiri ile imtizaç ile ünsiyet ve münasebet peydâ eden zerrat-ı esasiyye, Hz. İsrâfil'in (A.S.) suru ile Hâlik-ı Zülcelâlin emrine ""Lebbeyk"" demeleri ve toplanmaları aklen birinci icaddan daha kolay, daha mümkündür. Hem bütün zerrelerin toplanmaları belki lâzım değil. Nüveler ve tohumlar hükmünde olan ve hadisde ""Acb-üz zeneb"" tâbir edilen ecza-i esasiyye ve zerrât-ı asliyye ikinci neş'e için kâfi bir esastır, temeldir. Sâni-i Hakim beden-i insanîyi onların üstünde bina eder. S.)(Arkadaş! Zâhire nazaran, haşirde, ecza-yı asliye ile ecza-yı zâide birlikte iade edilir. Evet, cünüb iken tırnakların, saçların kesilmesi mekruh ve bedenden ayrılan herbir cüz'ün bir yere gömülmesi sünnet olduğu ona işarettir. Fakat tahkike göre, nebatatın tohumları gibi ""Acb-üz-zeneb"" tâbir edilen bir kısım zerreler, insanın tohumu hükmünde olup, haşirde o zerreler üzerine beden-i insanî neşvü nema ile teşekkül eder. İ.İ.)"
ACB : Ottoman Turkish
kuyruk sokumundaki küçük kemik
ACBÜZZENEB : Ottoman Turkish
ölümden sonra dirilişin tohumu sayılan madde
ACC : Ottoman Turkish
Yüksek sesle haykırma, * Gürültü çıkarma. Deveyi döğme
ACC(E) : Ottoman Turkish
Kalabalık
ACCAC : Ottoman Turkish
Fırtınalı, rüzgârlı. * Gürültülü
ACEB : Ottoman Turkish
Taaccüb, şaşma, hayret. * Garib, hoş, lâtif ve nâdir-ül vücud olduğundan bir şey için inkâr ve istiğrab etme hâli
ACEB : Ottoman Turkish
acaba, hayret
ACED : Ottoman Turkish
Kuru üzüm
ACELE : Ottoman Turkish
Çabuk, çabukluk. Bir işi çabuk yapmaya ve çabuk bitirmeye çalışma, ivedilik
ACEM : Ottoman Turkish
Arap olmayan, iranlı
ACEMCEME : Ottoman Turkish
(C: Acemcemât) Kuvvetli, muhkem deve
ACEME : Ottoman Turkish
(C: Acemât) Çekirdek. * Çekirdekten biten hurma ağacı. * Sert ve sağlam taş
ACEMİ : Ottoman Turkish
işin yabancısı, tecrübesiz
ACEMİSTAN : Ottoman Turkish
f. İran ülkesi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani