Ottoman Turkish
AŞERAT : Ottoman Turkish
(Aşere. C.) On sayıları
AŞERE : Ottoman Turkish
On. On rakamı
AŞERE : Ottoman Turkish
on'lar, on sayıları
AŞERE-İ MÜBEŞŞERE : Ottoman Turkish
Hz. Peygamber'in (A.S.M.) kendilerine Cennetlik olduklarını müjdelediği sahabelerdir. Bu kişiler Allah'ın emirlerine bağlılıkta ve din hizmetindeki fedailikte Allah'ın rızasını tam kazanmışlardır. Bu zatlar şunlardır: Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Abdurrahman bin Avf, Hz. Ubeyde bin Cerrah, Hz. Said, Hz. Sa'd bin Ebi Vakkas, Hz. Talha, Hz. Zübeyr İbn-ül Avvam (R.Anhüm)
AŞEREİMÜBEŞŞERE : Ottoman Turkish
cennetle müjdelenmiş on sahabe
AŞEVİ : Ottoman Turkish
Yoksullara parasız olarak yemek yedirilen veya dağıtılan yer, aşhane. * Para ile yemek yenilen yer, lokanta. * Düğün gibi toplantılarda, yemekleri hazırlamak için iğreti mutfak olarak kullanılan yer. * Bazı tekkelerde yemek pişirilen yer
AŞEVSEC : Ottoman Turkish
Büyük karınlı iri deve
AŞEVZEN(E) : Ottoman Turkish
Galiz, katı nesne
AŞEVÎ : Ottoman Turkish
Akşam, akşam vaktine dair
AŞİ : Ottoman Turkish
Akşam. * Akşam yemeği. * Tavuk karasına tutulan kimse
AŞİHE : Ottoman Turkish
f. Kişneme
AŞİKÂR(E) : Ottoman Turkish
f. Belli, meydanda, açık. Bedihi
AŞİNA : Ottoman Turkish
f. Mâlumatlı, haberli olan. Arif. Bilgili. Mâlik. Tanıdık. Yabancı olmayan. * Yüzücü
AŞİNE : Ottoman Turkish
f. Yumurta
AŞİR : Ottoman Turkish
Onda bir. On kısma taksim edilen bir şeyin herbir parçası. * Kur'an-ı Kerimin on cüz'ünden herbiri veya on âyetlik bir parçası. * Dost, yardımcı, yardak. * Koca. * Kabile. * Kötülükte yardımcılık eden. * Sahip. * Toz. (Bak: Aşr)
AŞİRE : Ottoman Turkish
Onuncu. Tâsia'nın altmışta biri
AŞİREN : Ottoman Turkish
Onuncu olarak, onuncu derecede
AŞİRET : Ottoman Turkish
Kabile, oymak, göçebe halinde yaşıyan ekseri bir soydan gelen cemaat. Yakın akraba, âile
AŞİRET-İ GALİB : Ottoman Turkish
Galip gelen aşiret. * Aşiretin ekseriyeti, çokluğu
AŞİYAN (E) : Ottoman Turkish
f. Kuş yuvası. * Mc: İkâmetgâh. Ev, mesken
AŞİYAN-SÂZ : Ottoman Turkish
f. Yuva kuran, mesken yapan
AŞİYAN-I HARÂB : Ottoman Turkish
Yıkılmış yuva, tahrib edilmiş mesken
AŞİYY : Ottoman Turkish
Akşam, akşam üzeri
AŞK : Ottoman Turkish
"(Işk) Çok ziyâde sevgi. Şiddetli muhabbet. Sevdâ. Candan sevme. * İttibâ'. Alâka.(İnsanın mahiyeti ulviye; fıtratı, câmia olduğundan; binler envâ-ı hâcât ile binbir esmâ-i İlâhiyyeye herbir ismin çok mertebelerine fıtraten muhtaçtır. Muzaaf ihtiyaç, iştiyaktır. Muzaaf iştiyak, muhabbettir. Muzaaf muhabbet dahi aşktır. Ruhun tekemmülâtına göre merâtib-i muhabbet, meratib-i esmâya göre inkişaf eder. Bütün esmâya muhabbet dahi
çünki o esmâ Zât-ı Zülcelâl'in ünvanları ve cilveleri olduğundan- muhabbet-i zâtiyyeye döner. S.)"
AŞK : Ottoman Turkish
şiddetli sevgi, candan sevme
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani