Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
BAHARİSTAN : Ottoman Turkish

f. İlkbaharın hüküm sürdüğü zaman. * Yeşil ve çiçekli yer. * Molla Câmi'nin eseri

BAHARİYYE : Ottoman Turkish

Edb: Birini övmek için yazılan ve bahar tasviriyle başlayan kaside. * Tar
Yeniçeri ağasından itibaren padişah tarafından Yeniçeri kâtibiyle ocak ağalarına verilen baharlık

BAHARÎ : Ottoman Turkish

İlkbahara âit. İlkbaharla ilgili

BAHAS : Ottoman Turkish

Deve tırnağı. * Ayak eti. * Parmak diplerinin ayak tarafındaki etleri. * Gözün üstünde veya altında beliren yumruca et

BAHATİR : Ottoman Turkish

(Bühter. C.) Kısa boylu kadınlar, bodur kimseler

BAHAYİM : Ottoman Turkish

(Behaim) (Behime. C.) Suriye'de bir sıradağ ismi. * Canavarlar. * Dört ayaklı hayvanlar

BAHBAH : Ottoman Turkish

Şâdlık, şenlik

BAHBAHA : Ottoman Turkish

Devenin kükreyip ses çıkarması. * Çıtırdama. Mışıldama. * Deve çağırmak

BAHDELE : Ottoman Turkish

İşte çabukluk gösterme. * Eğilme, kırılma. (Kürek kemiği için)

BAHE : Ottoman Turkish

f. Kaplumbağa

BAHEK : Ottoman Turkish

f. İşkence, eziyet

BAHH : Ottoman Turkish

Ses kesilmek, boğaz kısılmak

BAHHA' : Ottoman Turkish

Sesi kesilmiş olan kadın. (Müz: Ebahh)

BAHHAL : Ottoman Turkish

(Buhl. dan) Çok bahil, çok tamahkâr, pek cimri. Çok alçak adam

BAHHAR : Ottoman Turkish

(Bahr. den) Gemici, denizci

BAHHAS : Ottoman Turkish

(Bahs. den) Çok bahseden, bahsetmeyi seven

BAHİCE : Ottoman Turkish

Ses, savt, sadâ

BAHİK : Ottoman Turkish

Tek gözü kör olan adam

BAHİKA : Ottoman Turkish

Görmiyen, kör (göz)

BAHİL : Ottoman Turkish

Avâre, başıboş, serseri. * Yularsız deve. Deyneği olmayan çoban

BAHİLE : Ottoman Turkish

Arap kabilelerinden birinin ismi. * Dul kadın

BAHİR : Ottoman Turkish

(Bak: Bahr)

BAHİR : Ottoman Turkish

deniz, derya

BAHİRE : Ottoman Turkish

Kulağı kesik deve

BAHİS : Ottoman Turkish

konu