Ottoman Turkish
BEDEVİYET : Ottoman Turkish
edevilik, medeniyetten uzaklık
BEDEVİYÂNE : Ottoman Turkish
göçebe gibi
BEDEVÎ : Ottoman Turkish
Çölde yaşayan. Göçebe. Medeni olmayan ve şehir hayatı yaşamıyan. * Seyyid Ahmed-i Bedevî nâmındaki büyük bir zâtın tarikatı ve onun mensubu olan. (Bak: Ahmed-i Bedevî)
BEDEVÎ : Ottoman Turkish
göçebe, çölde yaşayan
BEDG : Ottoman Turkish
Bulaşmak
BEDH : Ottoman Turkish
Ansızdan olmak
BEDHAH : Ottoman Turkish
kötülük isteyen
BEDHAL : Ottoman Turkish
kötü huylu
BEDİ' : Ottoman Turkish
(Bedia) Eşi, benzeri olmayan. Hayret verici güzellikte olan. * Garib. Acib. * Benzeri olmayan şeyleri vücuda getiren. Kimseye benzemeyen. İcad edici olan. * Hâlık ve Hallak-ı Cihan olan. * Beğenilen. * Yeni bulunmuş ve görülmedik tarzda olan. * Edb: Sözün garib ve güzel olması hâli
BEDİ-İ PÜR-MAÂNÎ : Ottoman Turkish
Çok mânâları bulunup bedi' olan. Çok mânaların bedi' ve güzel oluşu
BEDİ-ÜL BEYAN : Ottoman Turkish
İfadesi ve beyanı görülmedik güzellik ve gariplikte olan
BEDİ-ÜZ ZAMAN : Ottoman Turkish
(Bak: Bediüzzaman)
BEDİA : Ottoman Turkish
Nâdide ve güzel, yeni icad edilmiş şey. Beğenilen ve takdir edilen çok yeni şey
BEDİA-İ HAYALİYE : Ottoman Turkish
İdeal, ülkü, gaye, mefkûre
BEDİD : Ottoman Turkish
Su az az akmak
BEDİH : Ottoman Turkish
Şanı, şerefi yüce, yüksek ve büyük olan
BEDİH-ÜL BUTLAN : Ottoman Turkish
Bâtıl olduğu âşikar surette belli. Bâtıl, haksız bir hüküm veya görüş olduğu herkesçe bilinen
BEDİHE : Ottoman Turkish
Birdenbire ve düşünmeden söylenilen güzel söz. Hazırcevaplık. * Başlangıç
BEDİHE-GÛ : Ottoman Turkish
f. Güzel ve hoş söz söyleyen. Tatlı söz söylemeye alışık olan kimse
BEDİHİYYAT : Ottoman Turkish
"(Bedihî. C.) Delil ve isbatına lüzum olmayan sarih ve açık şeyler.(Mister Karlayl yine diyor: ""En evvel kulak verilecek sözlerin en lâyıkı Muhammedin (A.S.M.) sözüdür. Çünkü: Hakiki söz onun sözleridir."" Hem yine diyor ki: ""Eğer hakikat-ı İslâmiyede şüphe etsen, bedihiyat ve zaruriyat-ı kat'iyyede iştibah edersin. Çünki, en bedihî ve zarurî bir hakikat ise İslâmiyettir.""İşte bu meşhur feylesof, İslâmiyet hakkında bu şehadetini eserinde müteferrik yerde yazmış. H.)"
BEDİHİYYET : Ottoman Turkish
Açıklık. Kolayca anlaşılır ve görülür olmak
BEDİHÎ : Ottoman Turkish
Aşikâr, belli ve açık olma. * Ansızın zuhur eden. * Delil ve isbata muhtaç olmayacak derecede açıklık
BEDİL : Ottoman Turkish
Bir şeyin mukabili, karşılığı. * Tutuşulan bir bahiste yenilen veya aldananın vereceği şey. * (C.: Ebdâl) Sâlih kişi
BEDİR : Ottoman Turkish
dolunay
BEDİY : Ottoman Turkish
Çok âşikâr, göze çarpan. * Çölde sahrada oturan
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani