Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
BEDÂDÂN : Ottoman Turkish

Eyerin iki yanı

BEDÂHET : Ottoman Turkish

apaçıklık

BEDÂHETEN : Ottoman Turkish

apaçık biçimde

BEDÂVA : Ottoman Turkish

eleş, parasız

BEDÂVET : Ottoman Turkish

edevilik, göçerlik

BEDÂYÎ : Ottoman Turkish

görülmedik güzellikte şeyler

BEDÎ : Ottoman Turkish

enzersiz güzel, üstün, özgün

BEDÎA : Ottoman Turkish

enzersiz güzel olan

BEDÎHİYYÂT : Ottoman Turkish

delil ile ispatı gerekmeyen apaçık şeyler

BEDÎHÎ : Ottoman Turkish

delilsiz bilinen şey, apaçık

BEDÎÎ : Ottoman Turkish

Bedi' ve güzel olan. Ebedî ve güzel olan. İlahî ve güzel eserlere müteallik bulunan

BEDÎÎ : Ottoman Turkish

eşsiz güzellikte olan

BEDÎÎ KIRAET : Ottoman Turkish

Mantıki kıraet şartlarına riâyet ettikten başka rikkat mevkiinde sesini indirmek, şiddet makamında yükseltmek
acemi aktör tavrı takınmaksızın- mevzuu ses ve işaretle canlandırmaktır

BEDÎÜLBEYÂN : Ottoman Turkish

görülmedik derecedeki güzel söz

BEDÎÜZZAMAN : Ottoman Turkish

" ""zamanın harikası ve en mükemmeli"" mânâsında Said Nursî Hazretlerinin ünvanı."

BEFM : Ottoman Turkish

f. Keder, tasa, iç sıkıntısı, üzüntü

BEFTERE : Ottoman Turkish

f. Avcılar tarafından kullanılan ve hususi olarak alıştırılmış kuş

BEFŞ : Ottoman Turkish

f. Azamet, büyüklük, heybet, debdebe

BEGAYA : Ottoman Turkish

Askerin ön karakol takımı

BEGAYE : Ottoman Turkish

Talep etmek, istemek

BEGAYET : Ottoman Turkish

f. Son derece. Pek ziyâde

BEGEND : Ottoman Turkish

f. Yuva. * Kümes, folluk

BEGNEK : Ottoman Turkish

f. Kuyruğu kesik hayvan

BEGONYA : Ottoman Turkish

Fr. Etli ve güzel renkli yaprakları olan bir süs bitkisi

BEGTER : Ottoman Turkish

f. Eskiden kullanılan zırhlı elbise