Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
ADAVET : Ottoman Turkish

"Husumet, düşmanlık. Kin. buğz. Garaz.(Adâvet ve muhabbet, nur ve zulmet gibi zıttırlar. İkisi, mâna-yı hakikisinde olarak beraber cem olmazlar. Eğer muhabbet, kendi esbabının rüçhaniyetine göre bir kalbde hakiki bulunsa, o vakit adâvet mecazi olur; acımak suretine inkılâb eder. Evet mümin, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır. Onun için nass-ı hadis ile: ""Üç günden fazla, mü'min mü'mine küsüp kat-ı mükâleme etmeyecek."" Eğer esbâb-ı adâvet galebe çalıp, adâvet, hakikatıyla bir kalbde bulunsa; o vakit muhabbet mecâzi olur; tasannu ve temelluk suretine girer. M.)"

ADAVET : Ottoman Turkish

düşmanlık

ADAVETKÂRANE : Ottoman Turkish

düşmancasına

ADAY : Ottoman Turkish

(Bak: Namzed)

ADB : Ottoman Turkish

Kılıç. * Kesmek. * Sövmek.* Yardımcı

ADCEM : Ottoman Turkish

Eğri burunlu

ADD : Ottoman Turkish

Hesablamak. Saymak. Sayılmak. İtibar etmek

ADD : Ottoman Turkish

sayma

ADDAR : Ottoman Turkish

Denizci, gemici taifesi

ADDETMEK : Ottoman Turkish

Saymak. İtibar etmek. İttihaz etmek

ADDETMEK : Ottoman Turkish

saymak

ADED : Ottoman Turkish

Sayı. Tane. Rakam. Miktar

ADED : Ottoman Turkish

sayı, tane

ADEDEN : Ottoman Turkish

Sayı bakımından, sayıca

ADEDÎ : Ottoman Turkish

(Adediye) Adede yani miktar ve rakama, sayıya mensub

ADEM : Ottoman Turkish

ilk insan ve ilk peygamber

ADEM : Ottoman Turkish

yokluk, olmama, bulunmama

ADEM-İ ABESİYYET : Ottoman Turkish

Abes olmayış. Faydasız ve boş olmamak

ADEM-İ BASİRET : Ottoman Turkish

Basiretsizlik, görüşsüzlük

ADEM-İ DİKKAT : Ottoman Turkish

Dikkatsizlik

ADEM-İ EMNİYET : Ottoman Turkish

Emniyetsizlik. Güvensizlik

ADEM-İ HÂRİCÎ : Ottoman Turkish

"İlm-i İlâhide mevcud olup, maddi vücudu olmayan.(Adem-i mutlak zaten yoktur; çünkü bir ilm-i muhit var. Hem daire-i ilm-i İlâhînin harici yok ki, bir şey ona atılsın. Dâire-i ilim içinde bulunan adem ise, adem-i hâricidir ve vücud-u ilmiye perde olmuş bir ünvandır. Hatta bu mevcudat-ı ilmiyeye bazı ehl-i tahkik ""A'yan-ı sâbite"" tabir etmişler. Öyle ise, fenaya gitmek, muvakkaten haricî libasını çıkarıp, vücud-u mâneviye ve ilmîye girmektir. Yani, hâlik ve fani olanlar, vücud-u hâricîyi bırakıp; mâhiyetleri bir vücud-u mânevi giyer, dâire-i kudretten çıkıp dâire-i ilme girer. M.)"

ADEM-İ İHTİLÂF : Ottoman Turkish

Birlik. Beraberlik. Uyuşma. Anlaşma

ADEM-İ İKTİDAR : Ottoman Turkish

İktidarsızlık. Güçsüzlük. Kuvvetsizlikten gelen hastalık

ADEM-İ İMKÂN : Ottoman Turkish

İmkânsızlık. Mümkün olmayış