Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
BEJMAN : Ottoman Turkish

f. Yırtık, dökük, pejmürde, dağınık. * Hüzünlü, kederli, üzgün, yaslı

BEK' : Ottoman Turkish

Birbiri ardınca şiddetle vurmak. * Karşılayıp istikbâl etmek

BEKA : Ottoman Turkish

"Devamlılık. Evvelki hâl üzere kalma. Dâim ve sâbit olma. * İlm-i Kelâm'da
Varlığının asla sonu olmayan Cenab-ı Hakk'ın bir sıfatıdır. * Bâki olmak. Ebedîlik.(... Beşer bu asırda harplerin ve fenlerin ve dehşetli hâdiselerin ikazatıyla uyanmış ve insaniyetin cevherini ve câmi istidâdını hissetmiş. Ve insan, acib cemiyetli istidâdiyle yalnız bu kısacık, dağdağalı dünya hayatı için yaratılmamış. Belki ebede meb'ustur ki, ebede uzanan arzular, mahiyetinde var. Ve bu dar, fâni dünya insanın nihayetsiz emel ve arzularına kâfi gelmediğini herkes bir derece hissetmeğe başlamış. Hattâ insaniyetin bir kuvâsı ve hâdimi olan kuvve-i hayâliyeye denilse
""Sana dünya saltanatı ile beraber bir milyon sene ömür olacak, fakat sonunda hiç dirilmeyecek bir sûrette bir idam senin başına gelecek."" Elbette hakiki insaniyetini kaybetmiyen ve intibaha gelmiş o insanın hayâli, sevinç ve beşarete bedel, derinden derine teessüf ve eyvâhlarla saâdet-i ebediyenin bulunmamasına ağlayacak. H.)"

BEKA-İ DÜNYEVÎ : Ottoman Turkish

Dünya hayatında devamlılık. Uzun ömür

BEKA-İ NEV' : Ottoman Turkish

Nev'in devamı. Meselâ: İnsan nev'inin, yani insanların devam edip bitmemesi, çocukların doğması ile olduğu gibi

BEKALE : Ottoman Turkish

Yağla karışmış keş. * Karıştırmak

BEKAM : Ottoman Turkish

f. İsteğine, meramına kavuşan, nail olan. Arzu ettiğine erişen. Mesut, bahtiyar

BEKAMET : Ottoman Turkish

Dilsizlik, dili olmamaklık

BEKAYA : Ottoman Turkish

Geride kalanlar, bakiyeler. * Maliye işlerinde tahsil olunmayan gelir, meblağ

BEKBEKE : Ottoman Turkish

Depretmek, tahrik

BEKİL : Ottoman Turkish

Yakışıklı delikanlı, genç

BEKİLE : Ottoman Turkish

Yağla karışmış keş

BEKİM : Ottoman Turkish

Dilsiz adam

BEKK : Ottoman Turkish

Bir şeyi kakmak

BEKKE : Ottoman Turkish

Mekke-i Mükerreme'nin eski ismi. * Bir yerde toplanmak. Bir yere cem'olmak. * İzdihamlık, kalabalık

BEKKÂÎN : Ottoman Turkish

(Bükâ. dan) Ağlayanlar

BEKL : Ottoman Turkish

Karıştırmak, halt

BEKR : Ottoman Turkish

Genç erkek deve. (Müe: Bekre)

BEKRE : Ottoman Turkish

Kuyu ve benzerlerinde kullanılan makara, çıkrık, çark. * Mafsallarda bulunan makara şeklindeki kemik

BEKRÎ : Ottoman Turkish

Erken. Sabah. * İçkiye çok düşkün. Sarhoş

BEKTAŞ : Ottoman Turkish

f. Akrân. Eş. Arkadaş

BEKTAŞİYÂN : Ottoman Turkish

f. Bektâşiler. Yeniçeriler

BEKTAŞÎ : Ottoman Turkish

Hacı Bektaş-ı Veli tarikatına mensub olan kimse

BEKTÂŞ : Ottoman Turkish

arkadaş

BEKTÂŞÎ : Ottoman Turkish

Bektâşîlik tarikatından olan kimse