Ottoman Turkish
CENH : Ottoman Turkish
Kuşun kanadını vurması
CENİB : Ottoman Turkish
Garip. * Hurmanın iyisi
CENİBE : Ottoman Turkish
(C.: Cenâib) Yedek hayvanı
CENİN : Ottoman Turkish
(Cenne. den) Ana karnındaki harekete başlıyan çocuk. * Gizli ve mestur, saklı olan şey
CENİN : Ottoman Turkish
ana karnındaki çocuk
CENİVER : Ottoman Turkish
f. Sırat köprüsü
CENK : Ottoman Turkish
(Bak: Ceng)
CENK : Ottoman Turkish
savaş
CENK-ÂVER : Ottoman Turkish
Harpçi, fedakâr
CENN : Ottoman Turkish
(Cünün) Bir şeyi setretmek, gizlemek. * Ana karnındaki cenin, gizli olmak
CENNET : Ottoman Turkish
"Allah'a (C.C.) inanan ve O'na ibadet ve itaat edenlerin, iman ve İslâmiyyet'e ihlâs ve sadâkatle hizmet edenlerin, Kur'ana bir hizb-ül Kur'ân olarak mücâhidâne bir sûrette hizmetkâr olan mücâhidlerin, cihâd-ı diniyye erlerinin âhirette fazl-i İlâhi ile gidip ebediyyen içinde kalacakları mekân ve mesken. Cennet'in varlığını bütün peygamberler, onların yolundan giden âlimler ve ermiş kişiler, evliyalar ittifakla haber vermişlerdir. Esasen Allah'ın adaleti, Cehennem gibi Cennet'in de varlığını gerektirir. İnananlar, ölümün; ebedî bir hiçlik değil, ölümsüzlüğe geçiş, sevdikleriyle buluşacakları âhiret âlemine bir yolculuk olduğuna inanıyorlar ve bunalım içinde değil; mutluluk içindedirler. İnananların ve iyilerin bu hâlleri Cennet'in varlığını gösteren hayattaki belirtilerinden biridir.Cennetin tabakaları
Dâr-ül-Celâl, Dâr-üs-Selâm, Cennet-ül Me'va, Cennet-ül Huld, Cennet-ün Naim, Cennet-ül Firdevs, Cennet-ül Adn, Cennet-ül Vesile. (Bak: Âhiret)(Mühim bir taraftan ehemmiyetli bir sual: Rivayette gelmiş ki; Cennet'te bir adama beş yüz senelik bir Cennet verilir. Bu hakikat akl-ı dünyeviyenin havsalasında nasıl yerleşir?Elcevap: Nasılki bu dünyada herkesin dünya kadar hususi ve muvakkat bir dünyası var. Ve o dünyanın direği onun hayatıdır. Ve zâhirî ve batınî duygulariyle o dünyasından istifade eder. Güneş bir lâmbam, yıldızlar mumlarımdır der. Başka mahlukat ve zîruhlar bulunmaları o adamın mâlikiyetine mani olmadıkları gibi bilâkis onun hususî dünyasını şenlendiriyorlar, ziynetlendiriyorlar. Aynen öyle de fakat binler derece yüksek herbir mü'min için binler kasır ve hurileri ihtivâ eden has bahçesinden başka, umumî Cennet'ten beşyüz sene genişliğinde birer hususî Cennet'i vardır. Derecesi nisbetinde inkişaf eden hissiyatıyla, duygularıyla Cennet'e ve ebediyete lâyık bir surette istifade eder. Başkaların iştiraki onun mâlikiyetine ve istifadesine noksan vermedikleri gibi, kuvvet verirler. Ve hususî ve geniş Cennetini ziynetlendiriyorlar. Evet bu dünyada bir adam, bir saatlik bir bahçeden ve bir günlük bir seyrangâhtan ve bir aylık bir memleketten ve bir senelik bir mesiregâhta seyahatından; ağzıyla, kulağıyla, gözüyle, zevkiyle, zâikasıyla, sair duygularıyla istifade ettiği gibi; aynen öyle de, fakat bir saatlik bir bahçeden ancak istifade eden bu fâni memleketteki kuvve-i şâmme ve kuvve-i zâika o baki memlekette bir senelik bahçeden aynı istifadeyi eder. Ve burada bir senelik mesiregâhtan ancak istifade edebilen bir kuvve-i basıra ve kuvve-i sâmia orada, beşyüz senelik mesiregâhındaki seyahattan; o haşmetli, baştan başa ziynetli memlekete lâyık bir tarzda istifade eder. Her mü'min derecesine ve dünyada kazandığı sevablar, haseneler nisbetinde inbisat ve inkişaf eden duygularıyla zevk alır, telezzüz eder, müstefid olur. L.)"
CENNET : Ottoman Turkish
inananların dünyadaki güzel amellerine mükafaten sonsuza kadar kalacakları güzellikler âlemi
CENNET-ÂSÂ : Ottoman Turkish
Cennet gibi
CENNETMEKÂN : Ottoman Turkish
"""Yeri cennet olası, makamı cennet olan"" meâlinde olup, vefat eden makbul ve sâlih kimselere hürmeten söylenir."
CENNETMEKÂN : Ottoman Turkish
yeri cennet olası
CENNETMİSÂL : Ottoman Turkish
cennet gibi
CENNETÂSÂ : Ottoman Turkish
cennet gibi
CENNUR : Ottoman Turkish
Arpa ve buğday döğdükleri yer
CENNÂN : Ottoman Turkish
Bahçıvan
CENNÂT : Ottoman Turkish
(Cennet. C.) Cennetler
CENNÂT : Ottoman Turkish
cennetler
CENNÂT-I ADN : Ottoman Turkish
Adn cennetleri. Hulûd üzere ikamet ve temekkün edilen cennetler. (Kamus Tercümesi.)
CENTİLMEN : Ottoman Turkish
ing. Kibar erkek, çelebi, görgülü kişi
CENUB : Ottoman Turkish
Güney. Şimalin zıddı olan taraf
CENUBÎ : Ottoman Turkish
Cenuba âit, güney tarafında, cenûba dair ve müteallik
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani