Ottoman Turkish
EACİM : Ottoman Turkish
(Acem. C.) Yabancılar, Arap olmayanlar. İranlılar
EADİ : Ottoman Turkish
(Adüv. C.) Düşmanlar. Hasımlar
EALİ : Ottoman Turkish
(A'lâ. C.) İtibarı ve şerefi yüksek zâtlar. İyiler. Günahtan sakınan temiz ve sâlih amel sâhibi kimseler
EAMM : Ottoman Turkish
Pek şumullü, daha umumi ve geniş
EARİB : Ottoman Turkish
(A'rabî. C.) Çölde yaşayan, göçebe Arablar
EARİZ : Ottoman Turkish
(Aruz. C.) Aruzlar, şiir vezinlerinden bahseden ses kalıpları. Şiirde beytin birinci mısraının son kısımları
EARR : Ottoman Turkish
Hörgücü küçük deve
EASİR : Ottoman Turkish
(İ'sâr. C.) Şiddetli fırtınalar, kasırgalar
EAZZ : Ottoman Turkish
Galip. * Daha aziz, daha şerefli, en şerefli, azizler
EAZZ-İ AHİBBÂ : Ottoman Turkish
Dostların en azizi
EB : Ottoman Turkish
(Ebâ, Ebu, Ebi) Baba, peder. Ced
EB : Ottoman Turkish
aba
EB'AD : Ottoman Turkish
Çok uzak, en uzak, daha uzak
EB'ÂD : Ottoman Turkish
(Bu'd. C.) Mesafeler, uzaklıklar
EB'ÂD-I BÎNİHAYE : Ottoman Turkish
Sonsuz uzaklıklar
EB'ÂD-I NÂMAHDUD : Ottoman Turkish
Hudutsuz uzaklıklar ve mekânlar
EB'ÂD-I SELÂSE : Ottoman Turkish
Üç uzaklık ki bunlar
En, boy, yükseklik (derinlik)
EB-İ MÜŞFİK : Ottoman Turkish
şefkatli baba, merhametli peder
EBAB : Ottoman Turkish
Bir yere gitmek için hazır olmak
EBABİL : Ottoman Turkish
"Dağ kırlangıcı. Kuş sürüsü. Sürüler, bölükler.(Hz. Resul-ü Ekrem'in (A.S.M.) doğumundan evvel, Hristiyan Habeşliler dinlerini yaymak için San'ada bir mâbed yaparak, Kâbe yerine Arabları bu mâbede çekmeğe çalıştılar. Kâbe-i Muazzama durdukça buna muvaffak olamıyacaklarını anladıkları için Kudsi Kâbe'yi tahribe karar verdiler. Ebrehe kumandasındaki Habeş Hristiyan Ordusu Mekke'ye kadar geldiği sırada Ebâbil kuşlarının gökten taş yağdırmaları üzerine mahvoldular. Habeş ordusunun önünde bir fil yürütüldüğü için bu meşhur irhâsatdan olan tarihi hâdiseye ""fil vak'ası"" denir.) (B.O.L.) (Çendan velâdet gecesinde değil, fakat velâdete pek yakın olduğu cihetle, o hâdiseler de İrhâsât-ı Ahmediye'dir ki (A.S.M.) Sure-i Elemtera Keyfe'de nass-ı kat'i ile beyan edilen ""Vaka-i Fil""dir ki; Kâbe'yi tahrib etmek için, Ebrehe nâmında Habeş Meliki gelip, Fil-i Mahmudi namında cesim bir fili öne sürüp gelmiş. Mekke'ye yakın olduğu vakit fil yürümemiş. Çare bulamamış, dönmüşler. Ebâbil kuşları onları mağlub etmiş ve perişan etmiş; kaçmışlar. Bu kıssa-i acibe, tarih kitablarında tafsilen meşhurdur. İşte şu hâdise, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın delâil-i nübüvvetindendir. Çünki velâdete pek yakın bir zamanda, kıblesi ve mevlidi ve sevgili vatanı olan Kâbe-i Mükerreme, gaybi ve hârika bir surette Ebrehe'nin tahribinden kurtulmuştur. M.) (Bak: Ebrehe)"
EBADİD : Ottoman Turkish
Müteferrik, dağınık
EBAET : Ottoman Turkish
(C.: Abâ) Kamışlık yer. * Kamış
EBAHH : Ottoman Turkish
Sesi kısık olan kimse. Avazı tutkun kişi. (Müe: Buhhâ)
EBAHİR : Ottoman Turkish
Kuş kanadının üçüncü mertebede olan yelekleri
EBAİD : Ottoman Turkish
(Eb'ad. C.) Yakın olmayan (hısım ve akraba.) * En uzak yerler
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani