Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
FARİH : Ottoman Turkish

(C: Fevârih-Füreh) Gayretli davar. * Akıllı kişi

FARİS : Ottoman Turkish

İran. İranlı. * Binici, süvâri. * Ferasetli, anlayışlı. * İrandaki Şiraz vilâyeti

FARİSAN : Ottoman Turkish

(Fâris. C.) Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş devrelerinde eyâletlerde hudutlardaki muhafız askerler

FARİSİYYAT : Ottoman Turkish

Fars edebiyatı, İranlıların edebiyatı

FARİSÎ : Ottoman Turkish

Acemce, Farsça. İran'la alâkalı ve ona müteallik. İran dili veya halkı ile alâkalı olan

FARİZ : Ottoman Turkish

Yaşlı

FARİZIYY (FERAZIYY) : Ottoman Turkish

Feraiz bilen kişi

FARK : Ottoman Turkish

Ayrılık, başkalık. Ayırma, ayrılma, seçilme, * Başın tepesi, baştaki saçın ikiye ayrıldığı yer

FARK : Ottoman Turkish

ayrılık, başkalık

FARK-I FÂHİŞ : Ottoman Turkish

Çok fazla, haddini çok aşan fark

FARK-I TÂMM : Ottoman Turkish

Tas: Dünya ile olan alâkaları tamamen terkederek, ehadiyyet dergâhına tam bir teveccühle istiğrak haleti

FARKADAN : Ottoman Turkish

(Bak: Ferkadan)

FARMASON : Ottoman Turkish

Fr. Mason. Dinsiz, imansız. (Bak: Mason)

FARMASON : Ottoman Turkish

mason, islâm düşmanı

FARS : Ottoman Turkish

iranlı

FART : Ottoman Turkish

İfrat, çok aşırı olmak. Aşırılık. * Acele etmek ve ansızın gelmek. * Yollara alamet olarak konulan işâret

FART : Ottoman Turkish

aşarılık

FART-I GAYRET : Ottoman Turkish

Gayrette aşırılık

FART-I MUHABBET : Ottoman Turkish

Muhabbet ve sevgide aşırılık

FART-I ZEKÂ : Ottoman Turkish

Âdetin üstünde, çok ileri zeki olmak. Emsâli bulunmayan zekâvette oluş

FARUK : Ottoman Turkish

Hak ile bâtılı birbirinden ayıran. Haklıyı haksızı ayırmakta çok mâhir olan. (Hak ile bâtılı birbirinden tam ayırarak İslâmiyeti kabul ettiği ve islâm nurunu izhar ettiği ve imân ve küfrün arasını fark ve faslettiği için Hz. Peygamber (A.S.M.) tarafından Hz. Ömer'e (R.A.) bu isim verilmiştir.)

FARUKÎ : Ottoman Turkish

Hz. Ömer (R.A.) soyuna veya adâletine mensub olan. Hz. Ömer'e mensub ve müteallik. İmam-ı Rabbanî'nin bir lakabı

FARYAB : Ottoman Turkish

f. Dere ve ırmak suyu ile sulanan yer. * Eski Horasan'da Belh'e yakın bir şehrin adı

FARZ : Ottoman Turkish

"Bir kimseyi bir vazifeye tayin etmek veya maaş bağlamak. Bir kimsenin kendi nefsine âid iken başkasına hibe ettiği muayyen bir şey. (Bunun zıddı ""karz""dır.) * Takdir veya beyan eylemek. * Bir şeyi delmek, gedik açmak. * Bir dâvaya mevzu ve rükün kılınan husus. * Addetmek, saymak, tutmak. * Fık: Din hususunda icrası vâcib, terki mâsiyet olan Hükm-ü İlâhî. Kur'an-ı Kerim veya Hadis-i Şerifle sâbit olan Cenab-ı Hakk'ın kat'i emri: Şirk koşmamak, iman etmek, namaz kılmak, yalan söylememek gibi..."

FARZ : Ottoman Turkish

her müslümanın şahsen yapmakla yükümlü bulunduğu ilâhî emir