Ottoman Turkish
TÜRKTAZ : Ottoman Turkish
f. Koşup saldırarak yağma etme. * Çapul, çapulcu
TÜRKÂN : Ottoman Turkish
(Türk. C.) Türkler
TÜRKÜ : Ottoman Turkish
(Aslı: Türkî) Türk halk musikîsi
TÜRNUK : Ottoman Turkish
Sel yolunda arta kalan balçık
TÜRR : Ottoman Turkish
Yapı üstüne çekilen ip
TÜRRA' : Ottoman Turkish
Kapıcı
TÜRRAS : Ottoman Turkish
Kalkancı
TÜRRE : Ottoman Turkish
(C.: Terârih) Bâtıl, herze söz
TÜRREHAT : Ottoman Turkish
(Türrehe. C.) Saçma sapan sözler
TÜRREHE : Ottoman Turkish
(C.: Terârih-Türrehat) Saçma sapan ve mânasız söz
TÜRS : Ottoman Turkish
(C.: Etrâs-Tirâs-Türus) Ask: Kalkan
TÜRÜAT : Ottoman Turkish
(Tür'a. C.) Kanallar. * Suyun taştığı yerler
TÜRÜŞ : Ottoman Turkish
f. Ekşi, hâmız
TÜRÜŞ-RU(Y) : Ottoman Turkish
(C.: Türüşruyan) Asık suratlı, ekşi yüzlü
TÜRŞÎ : Ottoman Turkish
Ekşilik. * Turşu
TÜS' : Ottoman Turkish
Dokuzda bir. (1/9)
TÜTUK : Ottoman Turkish
Örtü, perde. Çadır
TI : Ottoman Turkish
"Arabçada """" harfi. (Tâ) da denir."
TIB : Ottoman Turkish
(Bak: Tıbb)
TIB' : Ottoman Turkish
Gölge
TIBA' : Ottoman Turkish
Tabiat. Yaradılış. * Tabiatlar. Yaradılışlar
TIBAA(T) : Ottoman Turkish
Kitap ve saire basma işi. * Kılıç yapma san'atı
TIBAK : Ottoman Turkish
Uyma, uygunluk. * Tabakalar. Katlar. * Birbirine uygun olan şey. * Bir şeyi diğerine uydurup müsavi ve münasib kılmak
TIBALE : Ottoman Turkish
Deve boynuna asılan büyük çan. * Davulculuk
TIBB : Ottoman Turkish
"Tabiblik, doktorluk. * Her şeyi gereği gibi bilmek. * Rıfk. Suhulet. * İrade. * Hastayı ilâçlarla tedaviye çalışmak. * Şan. * Şehvet.( $Kur'an, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın nasıl ahlâk-ı ulviyesine ittibaa beşeri sarihan teşvik eder. Öyle de, şu elindeki san'at-ı âliyeye ve tıbb-ı Rabbaniye, remzen tergib ediyor. İşte şu âyet işaret ediyor ki: ""En müzmin dertlere dahi derman bulunabilir. Öyle ise ey insan ve ey musibetzede benî-Adem! Me'yus olmayınız. Her dert,
ne olursa olsun- dermanı mümkündür. Arayınız, bulunuz. Hattâ ölüme de muvakkat bir hayat rengi vermek mümkündür. "" Cenab-ı Hak, şu âyetin lisan-ı işaretiyle mânen diyor ki: ""Ey insan! Benim için dünyayı terk eden bir abdime iki hediye verdim. Biri, mânevi dertlerin dermanı; biri de, maddi dertlerin ilâcı. İşte ölmüş kalbler nur-u hidayetle diriliyor. Ölmüş gibi hastalar dahi, O'nun nefesiyle ve ilâciyle şifa buluyor. Sen de benim eczahâne-i hikmetimde her derdine deva bulabilirsin. Çalış, bul! Elbette ararsan bulursun."" İşte beşerin tıp cihetindeki şimdiki terakkiyatından çok ilerideki hududunu, şu âyet çiziyor ve ona işaret ediyor ve teşvik yapıyor. S.)"
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani