Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
TIYNET : Ottoman Turkish

huy, yaradılış

TIYRE : Ottoman Turkish

Darılma, gücenme. * Darılan, gücenen

TIYSAR : Ottoman Turkish

Sivrisinek. * Arslan

TIYYE : Ottoman Turkish

Niyet, kast

TIŞE : Ottoman Turkish

Ufak çocuk

U'BÜD : Ottoman Turkish

İbadet et (meâlinde emir.)

U'CUBE : Ottoman Turkish

Taaccüb olunacak şey. Ucube. Pek acib ve garib olan. * Hayret edilecek derecede olan isti'dad

UGNİYYE : Ottoman Turkish

(C.: Egâni) Ahenk

UGTUBE : Ottoman Turkish

Azar, tekdir

UGVİYYE : Ottoman Turkish

Belâ. Zahmet. Musibet

UHAH : Ottoman Turkish

Susuzluk. * Galiz, kaba, yoğun

UHBUŞE : Ottoman Turkish

Türlü kabilelerden meydana gelen topluluk

UHCİYYE : Ottoman Turkish

Bilmece, bulmaca, yanıltmaca

UHCÜVVE : Ottoman Turkish

Bulmaca, yanıltmaca, bilmece

UHDE : Ottoman Turkish

Bir işi üzerine alma. Söz verme. * Ahidnâme. Bir kimsenin üstünde olan iş veya şey. * Mes'uliyet hududu. * Ric'at ve taalluk dâiresi. * Becerme, yapma. * Mes'uliyet, sorumluluk

UHDE : Ottoman Turkish

sorumluluk, söz verme

UHDUD : Ottoman Turkish

(C.: Ahâdid) Çukur. * Uzun hat. * Yeryüzündeki uzun yarık ve çatlak. * Hendek. * Kamçı vurulmasından vücutta hâsıl olan yara ve iz

UHDUSE : Ottoman Turkish

Hayret edilecek derecede uydurma haber. * Haber verilen nesne

UHDÛD : Ottoman Turkish

hendek, yarık

UHFUK : Ottoman Turkish

(C.: Ehâfik) Yer yarığı

UHKUK : Ottoman Turkish

Yarık, hendek

UHNE : Ottoman Turkish

(C.: Ühan) Kin tutmak

UHRA : Ottoman Turkish

Sâir, diğer, başka. Ahir, gayr, son, sonra

UHRE : Ottoman Turkish

Bir şeyin sonu

UHREVÎ : Ottoman Turkish

Âhirete dair, âhiretle alâkalı. Öteki dünyaya ait