Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
UZAFİRE : Ottoman Turkish

Katı. şiddetli, şedid

UZBET : Ottoman Turkish

(Bak: Uzube)

UZEMA' : Ottoman Turkish

(Azim. C.) Mevki ve şeref bakımından büyükler

UZEYM : Ottoman Turkish

(C.: Uzeymât) Kemikcik

UZEYVAT : Ottoman Turkish

(Uzeyve. C.) Küçük uzuvlar, uzuvcuklar

UZEYZA' : Ottoman Turkish

Kuyruk kemiği

UZFUR : Ottoman Turkish

Asma filizi. * Tırnak

UZHUL : Ottoman Turkish

(C.: Azâhil) Yeyni, hafif. * Yük vurulmayan deve

UZİMA : Ottoman Turkish

Vücutta bir organın ateşsiz ve ağrısız olarak şişmesi

UZLET : Ottoman Turkish

Yalnızlık. İnsanlardan ayrılarak bir tarafa çekilip yalnız kalmak

UZLET : Ottoman Turkish

yalnızlık

UZLETGÂH : Ottoman Turkish

f. Oturulan tenhâ yer. Yalnızlık köşesi

UZLETGÜZİN : Ottoman Turkish

f. Tenhada yaşayan, yalnızlık köşesine çekilen

UZLETHÂNE : Ottoman Turkish

yalnız kalınan yer

UZLETNİŞİN : Ottoman Turkish

f. Tenha bir köşeye çekilip yalnız yaşayan

UZLUFE : Ottoman Turkish

Kayalık. Yalçın kaya

UZM : Ottoman Turkish

Ululanma, kibirlenme

UZMA : Ottoman Turkish

(Müe.) Büyük. İri. * En büyük. Çok büyük. (Müz: A'zam)

UZME : Ottoman Turkish

Aşiret. * Birinin mensub olduğu âile. * Akrabâ

UZMÂ : Ottoman Turkish

üyük

UZRET : Ottoman Turkish

Önde olan saç

UZRİYY : Ottoman Turkish

Şiddetli muhabbet. Şiddetli sevgi

UZTUMME : Ottoman Turkish

İnsanın ırk ve nesebi. * Her şeyin aslı

UZUB : Ottoman Turkish

Kayıp ve görünmez olmak

UZUBE : Ottoman Turkish

(Uzbe) Bekârlık. Erginlik hâleti varken tecerrüd halinde kalmak. Evlenmemek