Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
VAİF : Ottoman Turkish

Davar yürüdüğünde karnından işitilen ses

VAİZÎN : Ottoman Turkish

(Vâizûn) Vâizler. Halka nasihat verenler

VAJGUN : Ottoman Turkish

(Vâjgune) f. Ters, tersine dönmüş. Uğursuz

VAK' : Ottoman Turkish

Ağırbaşlılık. Ağırlık. * Yüksek yer

VAK'A : Ottoman Turkish

Hâdise. Olup geçen şey. Mes'ele. * Birini bir defada yere düşürmek. * Muharebe. * Vuku bulan

VAK'A-İ HAYRİYE : Ottoman Turkish

Tar: Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması münasebetiyle kullanılan bir tabirdir. İlk önceleri büyük hizmetleri görülen Yeniçeriler, zamanla nizam ve intizamlarını kaybettikleri gibi, son zamanlarda uygunsuz hareket ve isyanlarla memleketin başına belâ kesildikleri için, ocağın lağvı hayırlı sayılmış ve bu sebeple bu tabir meydana gelmiştir. (O.T.D.S.)

VAK'A-NÜVİS : Ottoman Turkish

f. Osmanlı İmparatorluğu devrinde, zamanın hâdiselerini kaydetmekle vazifeli olan resmi devlet tarihçisi

VAKA' : Ottoman Turkish

Yufka bulut. * Taş. * Yerin taşlı olmasından ayak incinmek. * Cefa, eza. * Vurma, darp

VAKAD : Ottoman Turkish

(Ateş) yanmak ve tutuşmak

VAKAH : Ottoman Turkish

Katı yüzlü, utanmaz, hayırsız kimse. * Sağlam ve sert tırnak

VAKAHAT : Ottoman Turkish

Arsızlık. Utanmazlık. Katı yüzlülük. Açıklık ve saçıklık. * Pek sağlam ve metin

VAKAHET : Ottoman Turkish

(Vakhe) İbadet, taat. * Bir adamın sözünü dinleyip itaat ve imtisal etmek, ona uymak. * Bir şeyi bırakıp feragat etmek. * Büyük papaz olmak

VAKAHET : Ottoman Turkish

ibadet

VAKAR : Ottoman Turkish

Ağırbaşlılık. Halim ve heybetli oluş. Nâmusu muhafazayı mucib haslet. Temkinlilik. Azamet ve izzet

VAKAR : Ottoman Turkish

ağırbaşlılık, ciddiyet

VAKAS : Ottoman Turkish

Boynun kısa olması. Ateşe attıkları ufacık değnekler. * İki nisap zekâtın arasındaki zekâtı olmayan hayvanlar

VAKAYİ : Ottoman Turkish

olaylar, vakalar

VAKAYİ' : Ottoman Turkish

(Vak'a. C.) Vâki olup zuhur eden hususlar. * Kıtaller. Öldüresiye vuruşlar

VAKB (VÜKUB) : Ottoman Turkish

Duhul etmek, dâhil olmak, girmek. * Kaybolmak

VAKD : Ottoman Turkish

(Vakdân) Ateşin yanması, tutuşması

VAKF : Ottoman Turkish

Bir kimseyi veya bir şeyi alıkoymak, durdurmak. Kımıldatmamak. * Hareketten fariğ olmak, imsak etmek. Hapsetmek. Aslâ satılmamak, başka şeye tebdil olunmamak şartı ile bir mülkü Allah yoluna vermek. Menfaatı hayır nevilerinden birisine âit olmak üzere bir mülkü ilelebed vermek. * Tecvidde: Durmak ve durdurmak mânalarına gelerek, nefesle beraber sesin kesilmesine denir. Yâni: Kur'an-ı Kerimi tilâvet ederken herhangi bir kelime üzerinde bir müddet sesi kesip, nefes alarak dinlenme halidir

VAKF : Ottoman Turkish

alıkoyma, bağış

VAKF-I HAYAT : Ottoman Turkish

Hayatını vakfetme. * Ömrünü tamamen din hizmetine vermek

VAKFE : Ottoman Turkish

Bir hareketin geçici olarak durdurulması. * Durak. Durulacak yer. * Hacıların Hac esnasında Arafat'taki tevakkufları olup, eda etmeğe mecbur oldukları şartlardan birisidir

VAKFE : Ottoman Turkish

durak