Ottoman Turkish
VAKTAKİ : Ottoman Turkish
f. Ne vakit ki, o zaman ki, olduğu vakit
VAKTAKİ : Ottoman Turkish
ne zaman ki
VAKTEN : Ottoman Turkish
Vakit ve zamanca
VAKUD : Ottoman Turkish
Odun, kömür gibi yakılacak şeyler
VAKUR : Ottoman Turkish
Ağırbaşlı, temkin sahibi. İzzetli, vakarlı
VAKURANE : Ottoman Turkish
f. Ağırbaşlılıkla. Düşünce ve tedbirlilikle. Temkinle
VAKVAK : Ottoman Turkish
Korkak kişi. * Hindistan'da Vakvak beldesinde yetişen bir ağaçtır. Yüz zira' miktarı boyu olur, kalkan gibi yassı yaprağı olur
VAKVAKA : Ottoman Turkish
Kurbağa, tavuk, kuş sesi veya köpek havlaması
VAKZ : Ottoman Turkish
Galebe etmek. * Şiddetle vurup ölmeye yakın etmek
VAKÂ : Ottoman Turkish
olup biten, hâdise
VAKÂHAT : Ottoman Turkish
arsızlık, utanmazlık
VAKÂNÜVİS : Ottoman Turkish
esmî tarih yazarı
VAKÎA : Ottoman Turkish
Kıtal. Öldüresiye vuruşmak. * Vak'a
VAKÎB : Ottoman Turkish
At yürürken karnı içinden işitilen ses
VAKÎH : Ottoman Turkish
Hayâsız, utanmaz, edepsiz
VAKÛR : Ottoman Turkish
ağırbaşlı
VAKIA : Ottoman Turkish
olmuş, var olan
VAKIAT : Ottoman Turkish
olanlar, olmuşlar
VAKIF : Ottoman Turkish
hayır kurumu, malı
VAKIYYE : Ottoman Turkish
Dörtyüz dirhemlik tartı
VAKŞ : Ottoman Turkish
His. * Hareket
VALİ : Ottoman Turkish
Bir vilâyeti idare eden en büyük memur. * Mâlik
VALİB : Ottoman Turkish
Ulaşıcı, ulaşan, varan. * Önüne doğru giden
VALİBE : Ottoman Turkish
Evvelki ekinin kökünden biten ekin
VALİCE : Ottoman Turkish
İnsanı şiddetle tutan bir hastalık
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani