Ottoman Turkish
VAZETME : Ottoman Turkish
koyma, bırakma
VAZİFE : Ottoman Turkish
"Bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş. Yapılması birisine havale edilen şey. Kıymet verilen iş. * Ücret.(Tarîk-ı Hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenab-ı Hakk'a aid vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler.Meşhurdur ki: Bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz'in ordusunu müteaddit defa mağlup eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerası ve etbaı ona demişler: ""Sen muzaffer olacaksın; Cenab-ı Hak seni galip edecek."" O demiş."" Ben Allah'ın emriyle cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım, Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmam; muzaffer etmek veya mağlub etmek onun vazifesidir."" İşte o zât bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla hârika bir surette çok defa muzaffer olmuştur.Üstad-ı Mutlak, Mukteda-yı Küll, Rehber-i Ekmel olan Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm $ olan ferman-ı İlâhîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa'y-ü gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş. Çünki $ sırrıyla anlamış ki: İnsanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenab-ı Hakk'ın vazifesidir. Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmazdı. L.)"
VAZİFE : Ottoman Turkish
görev, yapılacak iş
VAZİFEDÂR : Ottoman Turkish
(C.: Vazifedârân) f. Vazifeli, görevli. * Memur
VAZİFEDÂR : Ottoman Turkish
vazifeli, görevli
VAZİFEDÂRÂNE : Ottoman Turkish
vazifeli gibi
VAZİFEHÂR : Ottoman Turkish
(C.: Vazifehârân) f. Ücret alan
VAZİFEPERVER : Ottoman Turkish
görevini seven
VAZİFETEN : Ottoman Turkish
Vazife ile, vazife olarak
VAZİFETEN : Ottoman Turkish
görevli olarak
VAZİFEŞİNÂS : Ottoman Turkish
f. İşini dikkatle yapan. Vazifesini özenerek, severek yapan
VAZİFEŞİNÂS : Ottoman Turkish
görevini seve seve yapan
VAZİYET : Ottoman Turkish
durum, hâl, duruş
VAZZAH : Ottoman Turkish
Meydanda, çok açık, belli
VAZÎ' : Ottoman Turkish
(Vazîa) Alçak, deni, bayağı, âdi
VAZÎH(A) : Ottoman Turkish
(Vuzuh. dan) Meydanda, apaçık
VAZIH : Ottoman Turkish
açık, belli
VAZIHAN : Ottoman Turkish
açık açık
VAÎ : Ottoman Turkish
(C: Vuât) Hâfız
VAÎD : Ottoman Turkish
İyiliğe sevk veya kötülükten kurtarmak için ileride olacak kat'i hâdiseleri haber vererek korkutmak. * Cehennemi haber vermek. (Bak: Va'd)
VAÎD : Ottoman Turkish
cezalandıracağını söyleme
VAŞ : Ottoman Turkish
f. Düşman
VAŞAK : Ottoman Turkish
Derisinden kürk yapılan bir hayvan ve bunun postu
VAŞİ : Ottoman Turkish
(C: Vüşât) Gammaz, koğucu, yalancı
VAŞİYE : Ottoman Turkish
Evlâdı çok olan kadın
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani