Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
VAŞÜDE : Ottoman Turkish

f. Defolunmuş, kovulmuş, geri çekilmiş

VAŞIK : Ottoman Turkish

Dağ köpeği. Vaşak

VE : Ottoman Turkish

"Gr: ""Dahi, de, hem, ile, berâber"" mânâlarına bağlama edâtı."

VE Bİ-L HAKKI NATAKTE : Ottoman Turkish

"Hak ile söyledin, hakkı söyledin. Haksın, sâdıksın.(Zira o, Lâ ilahe illallah der, dâva eder. Bütün sağ ve sol, yani mazi ve müstakbel taraflarında saf tutan o nurani zâkirler, aynı kelimeyi tekrar ederek, icma ederek mânen ""Sadakte ve bi-l hakkı natakte"" derler. Hangi vehmin haddi var ki, böyle hesapsız imzalarla te'yid edilen bir müddeaya parmak karıştırsın. M.)"

VE'D : Ottoman Turkish

Kızını diri iken toprağa gömme

VE'D-DUA : Ottoman Turkish

"""Duâlarımız sizinle birliktedir"" anlamına gelen bu tâbir, evvelce mektupların altlarına yazılırdı."

VE'D-ÜL BENAT : Ottoman Turkish

İslâmiyetten evvelki câhiliyet devrindeki Arablarda kızlarını hakir gördüklerinden diri iken defnetmek âdeti

VE-İLLA : Ottoman Turkish

Olmadığı hâlde. Yoksa. Aksi takdirde

VE-KIS : Ottoman Turkish

"""Var, kıyas et!"" mânasına gelir."

VEBA : Ottoman Turkish

Salgın bir hastalık. Taun

VEBA'DÜ : Ottoman Turkish

Ondan sonra, imdi. (İlk sözden sonra esas söze başlarken kullanılan bir tâbirdir. Bilhassa dinî eserlerin başında Cenab-ı Hakk'a şükür ve hamd ettikten, Peygamberimize (A.S.M.) salâvat ve duadan sonra esas söze başlarken söylenir.)

VEBAL : Ottoman Turkish

Günah. Zarar. Ziyan. Şiddet. Ağırlık. Azab. Doğru olmayan bir hareketin manevî mes'uliyeti

VEBER : Ottoman Turkish

Bedevi, göçer. * Deve yünü. * Davar tırnağı

VEBL : Ottoman Turkish

Ağır ve vahim olmak

VEBR : Ottoman Turkish

Kocakarı soğuğundan bir gün. * Ada tavşanı, ak tavşan

VEBÂ : Ottoman Turkish

ir salgın hastalık

VEBÂL : Ottoman Turkish

şiddet, ağırlık, günah

VECA' : Ottoman Turkish

Sızı, ağrı, acı. Ağrıyıp acımak

VECAHET : Ottoman Turkish

Güzellik, güzel yüzlülük, gösterişlilik. * Haysiyet, şeref, onur, itibar

VECAR : Ottoman Turkish

(C.: Vücür
Evcire) Sel suyunun oyduğu yer. * Arslan ve kurt gibi vahşi hayvanların yatağı. İn

VECAZET : Ottoman Turkish

Sözün veciz oluşu. Kelâmın kısa oluşu

VECD : Ottoman Turkish

Aşk, muhabbet. Kendinden geçecek, unutacak kadar İlâhî bir aşk hali. * Yüksek heyecan. İştiyakın galebesi

VECD : Ottoman Turkish

ilâhî aşka dalarak kendinden geçme

VECD-EFZÂ : Ottoman Turkish

f. Vecdi artıran, heyecanı çoğaltan

VECD-ÂLUD : Ottoman Turkish

f. Vecd veren haller. Manevî coşkunlukla beraber olan hal