Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
BEYYİNE SÛRESİ : Ottoman Turkish

"Kur'an-ı Kerim'in
suresi olup ""Kayyime, Münfekkin, Beriyye, Lemyekün"" Sûresi gibi isimlerle de söylenir."

BEYYİNE-İ ÂDİLE : Ottoman Turkish

Huk: Adaletli kimselerin şehadetleri

BEYYİNEN : Ottoman Turkish

Vâzıhan, aşikâr olarak, alenen, açık olarak

BEYYİNÂT : Ottoman Turkish

apaçık olanlar

BEYZ : Ottoman Turkish

(C.: Büyuz) Yumurta. * Kuşun yumurtlaması. * Hayvanların bilhassa atın ayaklarında çıkan yumurta iriliğindeki şişler

BEYZA : Ottoman Turkish

(Müe.) Parlak. Beyaz. Sefid. * Afet, dâhiye, belâ, musibet

BEYZA' : Ottoman Turkish

(C.: Biyâz) Kasaba, köy. * Güzel yüzlü kadın. (Müz: Ebyaz)

BEYZADE : Ottoman Turkish

Osmanlı Sultanlarının oğulları. * Bey oğlu. Babası reis veya âmir olan. * Soylu, asil, necib

BEYZAH : Ottoman Turkish

İri yapılı, etine dolgun, şişmanca adam

BEYZAN : Ottoman Turkish

Beyazlar, aklar

BEYZAR(E) : Ottoman Turkish

Geveze, çok konuşan

BEYZARE : Ottoman Turkish

Büyük ve uzun sopa

BEYZAT-ÜD DÎK : Ottoman Turkish

Horoz yumurtası. * Mc: Bulunmaz şey

BEYZAT-ÜL BELED : Ottoman Turkish

Devekuşu yumurtası. * Mc: Aciz, zelil kimse

BEYZAT-ÜL HARR : Ottoman Turkish

Şiddetli sıcaklık

BEYZAT-ÜL HIDR : Ottoman Turkish

Kapalı, örtülü güzel kadın

BEYZAT-ÜL İSLAM : Ottoman Turkish

İslâm milleti. * İslâm'ın yayıldığı saha, İslâm ülkesi. * İslâm'ın hakiki merkezi

BEYZAVÎ : Ottoman Turkish

(Beyzî) Yumurta gibi. Yumurtaya benzer şekil

BEYZÂ : Ottoman Turkish

eyaz, parlak

BEYÂBÂN : Ottoman Turkish

çöl, kır

BEYÂN : Ottoman Turkish

açıklayıp bildirme

BEYÂNÂT : Ottoman Turkish

açıklayıp bildirmeler

BEYÂNÎ : Ottoman Turkish

açıklanıp bildirilen

BEYÛ : Ottoman Turkish

f. Gelin

BEYÛG : Ottoman Turkish

f. Gelin