Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
ÜNVÂN : Ottoman Turkish

nam, lâkap

ÜNÛSET : Ottoman Turkish

dişilik

ÜRYAN : Ottoman Turkish

çıplak

ÜSERÂ : Ottoman Turkish

esirler

ÜSLÛB : Ottoman Turkish

anlatım biçimi

ÜSLÛBPEREST : Ottoman Turkish

üslûba aşırı düşkün

ÜSLÛBŞİKEN : Ottoman Turkish

üslûbu bozan

ÜSS : Ottoman Turkish

esas, kök, temel

ÜSSÜLESÂS : Ottoman Turkish

esasların esası

ÜSTAD : Ottoman Turkish

ilimde ve sanatta üstün olan kimse, büyük muallim

ÜSTADANE : Ottoman Turkish

üstad gibi

ÜSTÛRE : Ottoman Turkish

efsane, uydurma hikâye, mitoloji

İ'BA' : Ottoman Turkish

Hazırlık

İ'BAD : Ottoman Turkish

Kul etmek, köle yapmak

İ'CAB : Ottoman Turkish

Şaşırtmak. Hayran etmek. Hayrete düşürmek. * Hodpesendlik. Kendini beğenmişlik

İ'CAF : Ottoman Turkish

Devamlı olarak hastaya bakma. * Zayıflatmak

İ'CAL : Ottoman Turkish

Acele ettirme, çabuk yaptırma. * Öne geçme

İ'CAM : Ottoman Turkish

Harflere, yazıya nokta koymak. * İsteğini açıklıkla bildiremeyip, maksadı belirsiz, muğlak söylemek

İ'CAZ : Ottoman Turkish

"Âciz bırakmak. Acze düşürmek, şaşırtmak. * Edb: Mu'cize derecesinde düzgün ve icazlı söz söylemek. Benzerini yapmada herkesi acze düşürmek. Güzel söz söylemekte insanların muktedir olmadıkları derece. * Mu'cizelik olan şey.(Kur'an 1350 senedir bütün hakaikını kâinat çarşısında açıp teşhir ettiği halde herkes, her millet, her memleket onun cevahirinden, hakaikından almıştır ve alıyorlar. Halbuki, ne o ülfet, ne o mebzuliyet, ne o mürur-u zaman, ne o büyük tahavvülâtlar onun kıymettar hakaikına, onun güzel üslublarına halel vermemiş, ihtiyarlatmamış, kurutmamış, hüsnünü söndürmemiş; şu hâl tek başı ile bir i'câzdır. M.)"

İ'CAZKÂR : Ottoman Turkish

f. Mu'cizeli olmak. Başkalarını acze düşürecek derecede olmak

İ'CAZKÂRANE : Ottoman Turkish

f. Herkesi yarışmada âciz bırakacak yolda

İ'CAZNÜMA : Ottoman Turkish

Mu'cize gösterir derecede. Mu'cize derecesinde eser göstermek. Âciz bırakmayı göstermek

İ'DA' : Ottoman Turkish

Düşman etmek. * Sıçratmak. * Geri getirmek. * Muavenet etmek, yardım etmek

İ'DAD : Ottoman Turkish

Hazırlama. Yetiştirme. Geliştirme

İ'DADİYE : Ottoman Turkish

Hazırlığa ait. Hazırlığa mahsus. * Orta tahsili veren okullar. Vaktiyle rüşdiyeden sonra gidilip yüksek mekteblere girebilmek için lâzım gelen bilgileri öğreten okul. Sultaniyelerden aşağı olan mekteb