Ottoman Turkish
ZIRH : Ottoman Turkish
Cevşen. * Muharebe elbisesi, demirden örülmüş veya dökülmüş elbise
ZIRH : Ottoman Turkish
savaş elbisesi
ZIRHPUŞ : Ottoman Turkish
(C.: Zırhpuşân) f. Zırh giyinmiş, zırh giyen
ZIRR : Ottoman Turkish
Gömlek ve kaftan düğmesi. * Tomurcuk
ZIVANA : Ottoman Turkish
f. İki ucu açık küçük boru. * Birbirine geçen şeylere açılan boru şeklinde delik
ZIVANA : Ottoman Turkish
küçük boru
ZIVANADAN ÇIKMAK : Ottoman Turkish
Taşkınlık göstermek. Haddini aşmak, edepsizlik etmek
ZIYA : Ottoman Turkish
(Bak: Ziyâ)
ZIYA' : Ottoman Turkish
(Zay'a. C.) Küçük çiftlikler, tarlalar
ZIYK : Ottoman Turkish
(Dıyyık
Dıyk) Dar. Sıkıntılı
ZIYYIK : Ottoman Turkish
Pek dar
ÂBAB : Ottoman Turkish
Otu bol olan yerler, çayırlar, otlaklar, mer'alar
ÂBAL : Ottoman Turkish
Develer
ÂBAR : Ottoman Turkish
(Bi'r. C.) Kuyular. Su kuyuları. * f. Hesap defteri
ÂBEK : Ottoman Turkish
Sulu, su dolu olan şeyler. * Çıban. * Civa. (Hg)
ÂBÂ : Ottoman Turkish
(Eb. C.) Babalar, pederler. * Mc
Mürşidler, ileri gelenler
ÂBÂ VE ECDÂD : Ottoman Turkish
Analar, babalar, dedeler
ÂCİL : Ottoman Turkish
Aceleci. * Acele eden. Hemen. * Derhal. Peşin. * Çabuk. * Fık: Dünya
ÂCİLANE : Ottoman Turkish
f. Acele edene ait. Acele olarak. * şimdiki zamana ait
ÂCİLEN : Ottoman Turkish
Acele olarak. Serian, derhal, müstâcelen
ÂCİZ : Ottoman Turkish
Beceriksiz. Eli ermez. Kabiliyetsiz. Gücü yetmez olan
ÂCİZİYYET : Ottoman Turkish
Acizlik, beceriksizlik, kabiliyetsizlik. * Fakirlik, tevâzu
ÂCİZÂN : Ottoman Turkish
(Âciz. C.) Âcizler, beceriksizler, zayıflar, güçsüzler
ÂCİZÂNE : Ottoman Turkish
"f. Âciz olarak. Beceriksizce. Tevâzu ile. (Alçak gönüllülük ifâdesi için söylenir) ""Allah'a karşı kusurlarını bilen bir mü'min âcizâne ancak Allah'tan rahmet diler."""
ÂD : Ottoman Turkish
Hz. Hud Peygambere (A.S.) isyan ettiklerinden gazab-ı İlâhiyyeye uğrayan ve helâk olan, Yemen tarafında yaşamış bir kavmin adı.(Şirk ve küfür cinayeti, kâinatın bütün kemalâtına ve ulvi hukuklarına ve kudsi hakikatlarına bir tecavüz olduğu cihetledir ki, ehl-i şirk ve küfre karşı kâinat kızıyor ve semavat ve arz hiddet ediyor ve onların mahvına anâsır ittifak edip, kavm-i Nuh (Aleyhisselam) ve Âd ve Semud ve Fir'avun gibi ehl-i şirki boğuyor, gark ediyor. $ âyetinin sırriyle cehennem dahi ehl-i şirk ve küfre öyle kızıyor ve kızışıyor ki, parçalanmak derecesine geliyor. ş.)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani