Ottoman Turkish
ÂRÂM-GÂH : Ottoman Turkish
f. Dinlenilecek yer
ÂRÂM-GÂR : Ottoman Turkish
Hiçbir sıkıntısı olmayan, rahat yaşayan adam
ÂRÂM-GÜZİN : Ottoman Turkish
f. Dinlenmek için oturan, istirahat eden, dinlenen
ÂRÂM-I CÂN : Ottoman Turkish
Gönül rahatı. * Sevgili, sevilen güzel
ÂRÂM-I DİL : Ottoman Turkish
Sevgili, sevilen güzel. * Gönül rahatı
ÂRÂMGÂH-I EBEDÎ : Ottoman Turkish
Ebedi olarak dinlenilecek yer, sonsuz olarak istirahat edilen yer, mezar
ÂRÂMİDE : Ottoman Turkish
f. Rahat olan, dinlenen, sükûn halinde ve rahatta bulunan
ÂRÂMİŞ : Ottoman Turkish
f. Huzur, rahat
ÂRÂMÎ : Ottoman Turkish
f. Dinlenme, rahat etme
ÂRÎ : Ottoman Turkish
Pâk, pislikten uzak. * Hür
ÂRIZ : Ottoman Turkish
Sonradan olan şey. Bir şeyin zâtına ve hakikatına ait ve lâzım olmayıp başka bir varlıktan bazan vâki ve kaim olan. Takılan. Yapışan. * Bir şeyi arz ve takdim edici olan. * Kalın ve geniş bulut. * Ön dişlerin haricindeki onaltı dişin herbiri. * İnsanın yanağı. * Hasta olduğundan dolayı kesilen deve. * Seyrek sakallı kimse. (Bak: İctima-i zıddeyn) * (Arz. dan) Gelen. * Tesadüfî vakıa. * Dağ, bulut. v.s. gibi görmeye mâni olan herşey. * Yanak
ÂRIZA : Ottoman Turkish
Sonradan olan, noksanlık. * İsabet eden belâ ve keder. * Bozulma. * Gelip geçici. * Hariçten gelen te'sirle olan. * Bir şeyin olmasına veya görülmesine mâni olan birşey
ÂRIZAN : Ottoman Turkish
(Ârız. dan) Geçici olarak. * Tesadüfen, tevafukan, rast gele
ÂRIZÎ : Ottoman Turkish
Zâtî ve irsî olmayıp sonradan hâsıl olan. Zâtî ve esastan olmayıp sonradan zuhur ve taalluk eden. Muvakkat, geçici
ÂSAD : Ottoman Turkish
(Esed. C.) Esedler, arslanlar
ÂSİ : Ottoman Turkish
İsyan eden. Emirlere itâat etmeyen. * Günah işleyen. * Meşru idâreyi tanımayıp baş kaldıran
ÂSİB : Ottoman Turkish
f. Musibet, belâ, âfet, felâket. * Çarpışma
ÂSİL : Ottoman Turkish
(C.: Avâsil-Usûl) Kovandan bal alan kişi. * Yürürken aceleden yele yele yürüyen kimse
ÂSİN : Ottoman Turkish
Pis kokulu. Bozulup kokan su
ÂSİR : Ottoman Turkish
Ayağı kayan
ÂSİTAN : Ottoman Turkish
f. Kapı eşiği. * Dergâh. * Tekke
ÂSİVEN : Ottoman Turkish
f. Şaşkın, sersem, aklı dağınık
ÂSİYE : Ottoman Turkish
Kederli, hüzünlü kadın. * Sütun, kolon, direk. * Hz. Musa'yı (A.S.) Nil nehrinden çıkararak büyütüp yetiştiren kadın. Firavunun zevcesinin ismi
ÂSİYÂ : Ottoman Turkish
f. Su değirmeni
ÂSÂN : Ottoman Turkish
f. Kolay. Suhuletli. Yesir. * Bükülmüş ipin her katı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani