Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
ÜKRUME : Ottoman Turkish

Kerem, bahşiş, lütuf

ÜKSUM : Ottoman Turkish

Çimenlik yer. Çayırı bol ve güzel olan bahçe

ÜKSUS : Ottoman Turkish

Sarmaşık

ÜKULE : Ottoman Turkish

Sürüden ayırıp beslenilen koyun

ÜKZUBE : Ottoman Turkish

Yalan. Uydurma, söz

ÜKÜL : Ottoman Turkish

(Bak: Ükl)

ÜL'UBE : Ottoman Turkish

Piyes, oyun

ÜL'ÜBAN : Ottoman Turkish

Oyuncu, aktör

ÜLBE : Ottoman Turkish

Kıtlık. * Açlık

ÜLBUB : Ottoman Turkish

Kiraz çekirdeği

ÜLEMA : Ottoman Turkish

(Bak: Ulemâ)

ÜLFET : Ottoman Turkish

"Alışma, alışkanlık. Birisiyle münasebette bulunmak. Ünsiyet. Ahbablık, dostluk. Huy etme. Görüşme, konuşma.(İnsanları fikren dalâlete atan sebeblerden biri; ülfeti, ilim telâkki etmeleridir. Yâni me'lufları olan şeyleri kendilerince mâlum bilirler. Hattâ ülfet dolayısıyla âdiyata teemmül edip ehemmiyet vermezler. Halbuki ülfetlerinden dolayı mâlum zannettikleri o âdi şeyler birer hârika ve birer mu'cize-i kudret oldukları halde, ülfet sâikasiyle onları teemmüle, dikkate almıyorlar; ta onların fevkinde olan tecelliyat-ı seyyâleye im'an-ı nazar edebilsinler. Bunların meseli deniz kenarında durup, denizin içerisindeki hayvanata ve sâir garip halâtına bakmıyarak yalnız rüzgâr ile husule gelen dalgalara ve şemsin şuâatından peyda olan parıltısına dikkat etmekle Mâlik-ül Bihâr olan Allah'ın azametine delil getiren adamın meseli gibidir.İ'lem Eyyühel-Aziz! İnsanların arza âit mâlumat ve müsellemat-ı bedihiyatları ülfete mebnidir. Ülfet ise, cehl-i mürekkeb üstüne serilmiş bir perdedir. Hakikate bakılırsa zannettikleri ilim, cehildir. Bu sırra binaendir ki, Kur'an, âyetleriyle insanların nazarını me'lufatları olan şeylere çeviriyor. Âyetler, necimler gibi ülfet perdesini deler atar. İnsanın kulağından tutar, başını eğdirir. O ülfetin altındaki havârik-ul-âdât mu'cizeleri o âdiyat içerisinde gösterir. M.N.) (Bak: Tefekkür)"

ÜLFETGER : Ottoman Turkish

f. Ülfet eden. Ülfet edici

ÜLHİYYE : Ottoman Turkish

Çocuk oyuncağı, oyuncak

ÜLHÜVVE : Ottoman Turkish

Oyuncak, çocuk oyuncağı

ÜLİNNÜHA : Ottoman Turkish

(Üli-n nühâ) Akıllı kimseler

ÜLKER : Ottoman Turkish

(Bak: Süreyya)

ÜLKÜ : Ottoman Turkish

"Bazı öz türkçecilik taraftarlarınca kullanılmış bir kelimedir. Divan-ı Lügat-ıt Türk'te ""Peyman"" mânasına geldiğine merhum A. Hamdi Elmalılı işaret ediyor: ""Ahd ü misak"" da denir. Emanî, ideal mânâsına kullananlar varsa da yanlıştır."

ÜLTİMATOM : Ottoman Turkish

(Oltimatom) Fr. Kat'i ve dönülmez söz. Son söz. * Bir devletin başka bir devlete verdiği ihtar

ÜLUF : Ottoman Turkish

Binler. (Bak: Uluf)

ÜLUHİYET : Ottoman Turkish

(Bak: Uluhiyet)

ÜLYA : Ottoman Turkish

(Bak: Ulyâ)

ÜLÜM : Ottoman Turkish

f. Bölük, takım, cemaat

ÜM'UZ : Ottoman Turkish

Keçi veya karaca

ÜMA' : Ottoman Turkish

Kedi miyavlaması