Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
ÜNBUŞ : Ottoman Turkish

(Ünbûşe) Bitki kökü. Kökü yerden takımıyla birlikte çıkarılan fidan

ÜNCUC : Ottoman Turkish

(C.: Anâcic) Hızlı yürüyen at

ÜNCUR : Ottoman Turkish

Şişe kılıfı

ÜNF : Ottoman Turkish

(Bak: Unf)

ÜNKUA : Ottoman Turkish

Yağ biriken yer

ÜNMA : Ottoman Turkish

İçi saman veya ot doldurulmuş şey

ÜNS : Ottoman Turkish

Alışkanlık, alışma. * Arkadaş. Hemdem

ÜNS TUTMAK : Ottoman Turkish

Alışmak, birlikte düşüp kalkmak

ÜNSA : Ottoman Turkish

Dişi. Kadın, kız

ÜNSA-ÜNS : Ottoman Turkish

Sıkıfıkı konuşma

ÜNSİYET : Ottoman Turkish

Alışkanlık, dostluk. Birlikte düşüp kalkmak. Ahbablık

ÜNSÎ : Ottoman Turkish

(Ünsiye) Alışmış, ünsiyet etmiş, sokulgan. * Arkadaş

ÜNUF : Ottoman Turkish

Henüz daha yedirilmemiş olan çayır. * (Enf. C.) Burunlar

ÜNUSET : Ottoman Turkish

Dişilik. Müennes oluş

ÜNVAN : Ottoman Turkish

İsim. Lâkab. Adres. * Önsöz, mukaddeme

ÜNVAN-I MÜLÂHAZA : Ottoman Turkish

"Bir şeyin hakikatını bir derece düşünebilmek için olan isim, tabir ve vasıta.(Mi'raciyedeki mâceralar, mâlumumuz olan mânalarla, o kudsi ve nezih hakikatları ifade edemiyor. Belki o muhavereler birer ünvan-ı mülâhazadır; birer mirsad-ı tefekkürdür ve ulvi ve derin hakaika birer işarettir ve imanın bir kısım hakaikına birer ihtardır. Ve kabil-i tabir olmayan bazı mânalara birer kinayedir. Yoksa ma'lumumuz olan mânalar ile birer mâcera değil. Biz hayalimiz ile o muhaverelerden o hakikatları alamayız; belki kalbimizle heyecanlı bir zevk-i imanî ve nuranî bir neş'e-i ruhanî alabiliriz. M.)"

ÜNZUHA : Ottoman Turkish

Gurur, kibir, büyüklük

ÜNÜN : Ottoman Turkish

Ayağı ve burnu kırmızı, vücudu kara olan bir kuş

ÜNŞUDE : Ottoman Turkish

(Bak: Neşide)

ÜNŞUTA : Ottoman Turkish

Düğüm, ilmik

ÜRBA : Ottoman Turkish

Belâ, mihnet

ÜRBE : Ottoman Turkish

Büklüm. * Düğüm. * Hile

ÜRBUN : Ottoman Turkish

Pey akçesi, pey olarak verilen para

ÜRCUCE : Ottoman Turkish

Salıncak

ÜRCUFE : Ottoman Turkish

(C.: Erâcif) Yalan. Uydurma söz