Ottoman Turkish
İDARE KANDİLİ : Ottoman Turkish
Yatak odalarını aydınlatmağa ve elde gezdirmeğe mahsus küçük, ışığı az lâmba
İDARE-İ ASKERİYE : Ottoman Turkish
Askerlik işleriyle meşgul olan idare
İDARE-İ EKVANÎ : Ottoman Turkish
Kevnlerin, âlemlerin idaresi, tasarrufu
İDARE-İ MAHSUSA : Ottoman Turkish
"İlk adı ""İdare-i Aziziye"" olan devlet vapur işletme dairesi."
İDARE-İ MASLAHAT : Ottoman Turkish
Bir işi mümkün mertebe iyi-kötü yürütmek
İDARE-İ MEŞRUTA : Ottoman Turkish
Meşrutiyet idaresi, meşrutiyetle idare
İDARE-İ MUTLAKA : Ottoman Turkish
Bir hükümdarla idare. Bir hükümdarın idare ve yönetimi altında bulunan devlet. Mutlakiyet idaresi
İDARE-İ MÜSTEBİDE : Ottoman Turkish
İstibdat idaresi
İDARE-İ UMÛR : Ottoman Turkish
İşlerin görülmesi
İDARE-İ ÖRFİYE : Ottoman Turkish
İcabında devletin bir yerde mülki idareye ait nizamları tatil ile kanunen kurduğu askerî idare. Örfi idâre, sıkıyönetim
İDAREHANE : Ottoman Turkish
f. Bir işe bakan hey'etin veya bir işi idare edenlerin toplanarak iş gördükleri yer ve dâire. * Dergi, gazete vs. gibi yayınların yazı işlerine bakılan dâire
İDARETEN : Ottoman Turkish
İdare için. Kanun ile değil, işin gelişine göre yaparak. İdare yoluyla, işi idare ederek
İDARÎ : Ottoman Turkish
İdare. * İdare ile alâkalı
İDAVE : Ottoman Turkish
(C: Edâvâ) Deriden yapılmış su kabı. Asker matarası
İDB : Ottoman Turkish
Acib iş
İDBAK : Ottoman Turkish
Ulaştırmak. Yapıştırmak. * Tecvidde: Harf okunduğu zaman dilin üst damağa yapışmasına denir. Bu sıfatın harfleri. Sad, dad, tı, zı'dır. İsimlerine müdbaka denir. (Bak: İtbak)
İDBAR : Ottoman Turkish
Geriye gitmek. Geri dönmek. * İşlerin ters gitmesi. * Talihsizlik. * Bir gezegenin diğer oniki burcun tertibine zıt olarak hareketi. (Asıl tertibe göre gitmesine de ikbal denir.)
İDBİSAS : Ottoman Turkish
Ne kırmızı, ne siyah olmak. * Ot bitmek
İDCAN : Ottoman Turkish
(İdcican) Gökyüzü yağmur bulutlarıyla örtülme. * Hava çok sisli ve dumanlı olma
İDD : Ottoman Turkish
Büyük, acib şey. * Belâ, dâhiye. * Yalan
İDDE : Ottoman Turkish
Müddet. Zaman. Vakit. * Küfüv. Hemta. Arkadaş
İDDET : Ottoman Turkish
Bekleme müddeti. * Sayılmış. Madud. * Cemaat. * Hıfz. * Fık: Kocasından ayrılan kadının, başkası ile evlenebilmesi için, üç defa hayız görüp temiz oluncaya kadar geçen zaman. (Kocasından boşanırsa 100 gün, kocası ölürse 130 gün.)
İDDET-İ EŞHÜR : Ottoman Turkish
Ay hesabıyla iddet beklemek. Boşanma tarihinden itibaren hür ise üç ay, cariye ise birbuçuk ay bekler
İDDET-İ HAML : Ottoman Turkish
Fık: Çocuk doğurmakla biten iddet. Kocası ölen veya boşanan gebe kadının, çocuğun doğmasını beklemesi demektir
İDDET-İ HAYZ : Ottoman Turkish
(Bak: Hayz)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani