Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
İHTİLAK : Ottoman Turkish

Huy ve tabiat edinme. * Yalan uydurma

İHTİLAKEN : Ottoman Turkish

İhtilak suretiyle, yalan uydurarak

İHTİLAKIYYAT : Ottoman Turkish

Yalanlar, aslı olmayan sözler. Uydurma sözler

İHTİLAL : Ottoman Turkish

(C.: İhtilalât) Ayaklanma, devlete isyan. Bozukluk, karışıklık. * Şerre çalışmak, düzensizlik

İHTİLAL-İ NİZAM : Ottoman Turkish

Nizamın bozukluğu

İHTİLAL-İ UMÛR : Ottoman Turkish

İşlerin karışıklığı, işlerin bozukluğu

İHTİLALAT : Ottoman Turkish

"(İhtilâl. C.) Ayaklanmalar, isyan etmeler, ihtilaller.(Bütün ihtilalât ve fesadın aslı ve mâdeni ve bütün ahlâk-ı rezilenin muharrik ve menbaı tek iki kelimedir. O iki kelimenin imtizacından bomba gibi küre-i arz patladı. Ve izdivacından medeni insanlardan canavarlar doğdu.Birinci kelime
""Ben tok olsam, başkası açlıktan ölse bana ne!.""İkinci kelime: ""İstirahatım için zahmet çek; sen çalış, ben yiyeyim.""Merhametsiz nefis-perest olan birinci kelime-i gaddâredir ki, âlem-i insanı zelzeleye getirip kıyameti kopmak üzeredir. Şu kelimenin ırkını kesecek tek bir devası var ki; o da zekâttır ve zekâtın mükemmili olan sadakadır. Ve onun mütemmimi olan karz-ı hasendir.Haris, hodgâm, zalim olan ikinci kelimedir ki, beşerin terakkiyatını öyle sarsıyor ki, herc ü merc ateşine atmak üzeredir. Şu dahiye-i dehyânın tek bir devası var. O da hürmet-i ribadır ve faizin bütün vesailini hayat-ı içtimaiyeden ref' etmektir... Adalet-i Kur'aniye âlem kapısında durup ribaya: ""Yasaktır, girmeğe hakkın yoktur"" der. Beşer bu emri dinlemedi, büyük bir sille yedi, daha müthişini yemeden dinlemeli!.. M.)"

İHTİLAM : Ottoman Turkish

Uyurken cenabet olmak, düş azmak. Ergenlik

İHTİLAS : Ottoman Turkish

(C.: İhtilasât) Çalma, sirkat, hırsızlık. * Usulca ve elçabukluğu ile aşırma. * Bir çeşit ok atma tavrı

İHTİLAS-İ VAKT : Ottoman Turkish

İşlerin arasında vakit bulabilme

İHTİLASAT : Ottoman Turkish

(İhtilas. C.) Hırsızlıklar, çalmalar, sirkatler

İHTİLASKÂR : Ottoman Turkish

f. Çalan, aşıran, hırsızlık yapan

İHTİLASKÂRAN : Ottoman Turkish

(İhtilaskâr. C.) Çalanlar, aşıranlar, ihtilas edenler

İHTİLASKÂRANE : Ottoman Turkish

f. Çalıp aşıranlara yakışacak şekilde, hırsızlar gibi

İHTİLAT : Ottoman Turkish

Karışmak, karışıp görüşmek

İHTİLATGÂH : Ottoman Turkish

f. İhtilat yeri

İHTİMA' : Ottoman Turkish

(Himye. den) Perhiz. * Kaçınma, ictinâb etme. * Sığınma, himâyesine girme

İHTİMAL : Ottoman Turkish

(Haml. den) Mümkün olma, belki. Olması mümkün görünmek. * Kabul eylemek. * Yükselip götürmek. * İhsana mukabil şükretmek. * Kızma ve hiddetlenmekten dolayı yüzünün rengi değişmek

İHTİMAL-İ ZATÎ : Ottoman Turkish

(Bak: İmkân-ı zatî)

İHTİMALAT : Ottoman Turkish

(İhtimal. C.) İhtimaller. Olması mümkün olan şeyler

İHTİMALAT-I BAİDE : Ottoman Turkish

Uzak ihtimaller

İHTİMALAT-I KARİBE : Ottoman Turkish

Yakın ihtimaller

İHTİMALAT-I KESİRE : Ottoman Turkish

Pek çok ihtimaller

İHTİMAM : Ottoman Turkish

Elem ve kederden uyuyamamak. * Perhizkârlık etmek, riyazette bulunmak

İHTİMAM-I BEYT : Ottoman Turkish

Evi süpürme, temizleme