Ottoman Turkish
İKSAD : Ottoman Turkish
(Kesad. dan) Kesada düşürme, kesatlandırma
İKSAL : Ottoman Turkish
(Kesel. den) Bezginlik ve bıkkınlık verme
İKSAM : Ottoman Turkish
Kasem etme, yemin etme, and içme
İKSAR : Ottoman Turkish
Bir şeyi yapmak imkânı varken yapmama
İKSAR-I KELÂM : Ottoman Turkish
Çok söyleme, sözü uzatma, gevezelik etme
İKSAT : Ottoman Turkish
Doğruluk ve hakkaniyet gösterme
İKSİR : Ottoman Turkish
Çok te'sirli, her derde devâ sayılan mevhum cisim. Bir şeyin olmasına veya hastanın iyileşmesine sebeb olan ehemmiyetli madde. * Tıb: Oldukça şekerli ve kolayca alınabilen bir ilâç. * Eski kimyada: (Bazılarının söylediğine göre) kıymetsiz madenleri ve sair şeyleri altuna tebdile ve bütün hastalıkları gidermeye vesile olan ve öyle te'sirli farzedilen ilâç
İKTAB : Ottoman Turkish
(Ketb. den) Yazdırma, dikte ettirme
İKTAM : Ottoman Turkish
(Ketm. den) Gizleme, saklama
İKTAN : Ottoman Turkish
Yapıştırma veya yapıştırılma
İKTAT : Ottoman Turkish
Alçak sesle kulağa fısıldama
İKTİBAS : Ottoman Turkish
Bir söz veya yazıyı olduğu gibi veya kısaltarak almak. Birisinden ilmen istifade etmek. İstifade suretiyle almak, alınmak. * Söz arasında Kur'an-ı Kerimden veya Hadis-i Şeriftden veya başka makbul eserlerden bir cümlenin kâmilen veya kısmen az tasarruf ile veya tasarrufsuz alınması. * Ateş almak. * Ödünç almak
İKTİBASAT : Ottoman Turkish
(İktibas. C.) İktibaslar, aktarmalar
İKTİBASEN : Ottoman Turkish
İktibas suretiyle. Faydalanma yoluyla alarak. Parça alarak
İKTİDA : Ottoman Turkish
Uymak, tâbi olmak. Birinin hareketini örnek alarak ona benzemeye çalışmak. İttiba etmek
İKTİDAB : Ottoman Turkish
"Bir şeyi kendisi için kesmek. * Henüz öğretilmemiş deveye binmek. * İrticâlen söz söylemek. * Edb: Şâir, kasidesinden teşbihi keserek maksadına, yani medhettiğinin medhine geçmek. Hüsn-i tahallus (yani: Bir şeyin meydana gelmesine hayali ve güzel bir sebeb göstermek ile olan intikal), en uygunu ve en lâtifi olur. Müelliflerin Emmâ ba'dü, ""Bundan sonra"" kelimesine iktidab demeleri hamdeleden inkitaa binaendir. Edb. S.)"
İKTİDAEN : Ottoman Turkish
Uyarak, tâbi' olarak
İKTİDAR : Ottoman Turkish
Güç, takat. Kudret. Güç yetmek. Yapabilmek
İKTİDAR-I KÂMİN : Ottoman Turkish
Gizli güç
İKTİDARÎ : Ottoman Turkish
Güç ve iktidarla alâkalı ve mensub
İKTİFA : Ottoman Turkish
Fazla istemeyiş. Yeter bulmak. Kâfi görmek. Var olanı yeter saymak
İKTİHAL : Ottoman Turkish
İhtiyarlama, yaşlılanma, kocama. * Saç ve sakala kır düşme
İKTİHAM : Ottoman Turkish
Hücum ve istilâ eylemek. * Dayanmak. Tahammül etmek. Katlanmak. Güçlükleri yenmek. * Mülâhazasız bir işe başlamak. * Bir şeyi hakir addetmek
İKTİHAMAT : Ottoman Turkish
(İktihâm. C.) İktihamlar, hücumlar, saldırışlar. * Tahammül etmeler, göğüs germeler
İKTİHAN : Ottoman Turkish
Kır saçlı ve sakallı olma
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani