Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
İNKIZAZ : Ottoman Turkish

Çatlama. * (Kuş) havadan yere doğru süzülerek inme

İNKIŞA' : Ottoman Turkish

Mânilerin gidip havanın açılması. Ayazlama

İNKIŞAR : Ottoman Turkish

Bir şeyin derisinin veya kabuğunun soyulması

İNMA' : Ottoman Turkish

(Nemâ. dan) Arttırma, nemâlandırma

İNME : Ottoman Turkish

t. Nüzul, tenezzül. * Nüzul, felç, sekte

İNNE : Ottoman Turkish

"Gr
Tahkik edatıdır. Kat'iyyet ifade eder. $ gibi bazı harf ve fiiller vardır ki, başına geldikleri isim cümlesinin kimi mübtedasına, kimi haberine te'sir ederek onların adını ve i'rabını değiştirirler. Bunun için bunlara ""neshedenler, başka hâle getirip değiştirenler"" mânâsına ""nevâsih"" denir. Şu altı edat (harf), başına geldikleri isim cümlesinin mübtedasını merfu' iken mensub kılarlar. Sıra ile bu harflere ""inne ve ehavâtihâ"" (inne ve kardeşleri) ismi verilir ve şunlardır: $"

İNNE-MÂ : Ottoman Turkish

Ancak edatı ile, beyan olunan şey hakkındaki hükmü, maadâsından nefy etmek için kullanılır

İNNİN : Ottoman Turkish

Cinsi münâsebete muktedir olamıyan, cinsi iktidarı olmayan. Kısır

İNNÂ : Ottoman Turkish

(İnne ile Na zamirinin birleşmesi ile meydana gelmiştir) şüphesiz biz (meâlindedir.)

İNNÎ : Ottoman Turkish

Tecrübe ile edinilen, olaylardan çıkarılan netice

İNORGANİK : Ottoman Turkish

Fr. Mâden cinsinden olan, cansız maddelerden bulunan. Organik olmayan. Hayvan ve insan gibi vücud yapısına ait olmayan

İNS : Ottoman Turkish

İnsan

İNS Ü CANN : Ottoman Turkish

İnsan ve cin taifesi

İNS Ü CİNN : Ottoman Turkish

İnsan ve cin

İNSA : Ottoman Turkish

Unutma. Unutturma. * Te'hir eylemek. * Veresiye verme

İNSA-YI MAZİ : Ottoman Turkish

Geçmişi unutturma

İNSAF : Ottoman Turkish

Yaprak yaprak olma, lime lime olup dağılma

İNSAFKÂR : Ottoman Turkish

İnsaflı, insaf sahibi, haksızlık yapmayan

İNSAK : Ottoman Turkish

(Nesak. dan) Düzenli yazı yazma. * Kâfiyeli, secili ve akıcı bir tarzda söz söyleme

İNSAK-I KELÂM : Ottoman Turkish

Söz düzgünlüğü, kelâmın akıcılığı

İNSAL : Ottoman Turkish

(Nesl. den) Nesil çoğaltma. Döl peyda etme, döllenme

İNSAN : Ottoman Turkish

"(Bu kelimenin aslı, lugat âlimlerince ""ins"" den geldiği söylenir. Kamusta da kûfiun'a göre ""Nisyan"" kelimesinden geldiği zikredilmektedir.)Akıl, şuur ve imân ile diğer canlılardan ayrı, Cenab-ı Hakk'ın en mükerrem yarattığı mahluku olup, Rabbanî ni'metleri unutkanlığı dolayısıyla insan denilmiş. * Huy ve ahlâkı yüksek. Terbiyeli.(İnsan binler çeşit elemler ile müteellim ve binler nev'i lezzetler ile mütelezziz olacak bir zihayat makine ve gayet derece acziyle beraber hadsiz maddi, mânevi düşmanları ve nihayetsiz fakriyle beraber hadsiz zâhirî ve bâtınî ihtiyaçları bulunan ve mütemadiyen zeval ve firak tokatlarını yiyen bir biçare mahluk iken, birden iman ve ubudiyetle böyle bir Padişah-ı Zülcelâle intisap edip bütün düşmanlarına karşı bir nokta-i istinad ve bütün hâcâtına medar bir nokta-i istimdad bularak, herkes mensup olduğu efendisinin şerefiyle, makamiyle iftihar ettiği gibi, o da böyle nihayetsiz Kadir ve Rahim bir Padişaha iman ile intisap etse ve ubudiyetle hizmetine girse ve ecelin idam ilânını kendi hakkında terhis tezkeresine çevirse ne kadar memnun ve minnettar ve ne kadar müteşekkirane iftihar edebilir, kıyas ediniz. S.)(İnsanın bu ehemmiyetli câmiiyetidir ki: Zât-ı Hayy-ı Kayyum, insana, bütün Esmâsını ihsas etmek ve bütün envâ-ı ihsanatını tattırmak için öyle iştihalı bir mide vermiş ki o midenin geniş sofrasını hadsiz envâ-i mat'umatiyle kerimane doldurmuş. Hem bu maddi mide gibi hayatı da bir mide yapmış. O hayat midesine duygular, eller hükmünde gayet geniş bir sofra-i nimet açmış. O hayat ise duyguları vasıtasiyle o sofra-i nimetten her çeşid istifadeler ile teşekküratın her nev'ini yapar. Ve bu hayat midesinden sonra bir insaniyet midesini vermiş ki, o mide, hayattan daha geniş bir dairede rızk ve nimet ister. Akıl ve fikir ve hayal, o midenin elleri hükmünde, semavat ve zemin genişliğinde, o sofra-i rahmetten istifade edip şükreder. Ve insaniyet midesinden sonra hadsiz geniş diğer bir sofra-i nimet açmak için, İslâmiyet ve iman akidelerini, çok rızk ister bir mânevi mide hükmüne getirip, onun rızk sofrasının dairesini mümkinat dairesinin hâricinde genişletip, Esmâ-i İlâhiyyeyi de içine alır kılmıştır ki, o mide ile İsm-i Rahmânı ve İsm-i Hakimi en büyük bir zevk-i rızkî ile hisseder. ""Elhamdülillahi alâRahmaniyetihi ve alâ Hakîmiyetihi"" der ve hâkeza.. Bu mânevi mide-i kübra ile hadsiz nimet-i İlâhiyyeden istifade edebilir; ve bilhassa o midedeki muhabbet-i İlâhiyye zevkinin daha başka bir dairesi var...L.)(S
İnsan, Arza nisbeten bir zerredir; Arz da, kâinata nazaran bir zerredir; ve keza insanın bir ferdi, nev'ine nisbeten bir zerredir; nev'i de, sâir ortakları bulunan enva' içinde bir zerre gibidir. Ve keza, aklın düşünebildiği gayeler, faideler hikmet-i ezeliye ve ilm-i İlâhideki faidelere nisbeten bir zerreden daha aşağıdır. Binaenaleyh, böyle bir âlemin insanın istifadesi için yaratılmış olduğu akla giremez?C
Evet, zâhire bakılırsa insan bir zerre hükmündedir. Fakat, insanın taşıdığı ruha, kafasına taktığı akla, kalbinde beslediği istidatlara nazaran bu âlem-i şehadet dardır, istiab edemez. Ancak o ruhun arzularını ve o aklın fikirlerini ve o istidatların meyillerini tatmin ve te'min edecek âlem-i âhirettir. Ve keza, istifade hususunda müzahame, mümanea ve tecezzi yoktur; bir küllînin cüz'iyatına nisbeti gibidir. Nasıl ki bir küllî bütün cüz'iyatında mevcud olduğu halde, ne o küllîde tecezzi ve inkısam olur ve ne de cüz'iyatında müzahame ve müdafaa olur. Küre-i Arzdan da binlerce müstefid olsa, ne aralarında bir müzahame olur ve ne Küre-i Arzda bir noksaniyet peyda olur. Yalnız insanın indallah kerameti olduğu için, âlem-i şehadetin yaratılışında insan, ille-i gaiye menzilesinde gösterilmiştir. Ve insanın hatırı için, bütün envâa bir umumi ziyafet verilmiştir. Bu ise, bütün âlemin fâideleri insana münhasır olup başkalara hiçbir faidesi yoktur demek değildir. İ.İ.)"

İNSAN SURESİ : Ottoman Turkish

"Kur'an-ı Kerim'in
Suresi olup ""Dehr, Ebrar, Emşac, Hel-etâ Suresi"" de denir."

İNSAN-ÜL AYN : Ottoman Turkish

Gözbebeği

İNSAN-I KÂMİL : Ottoman Turkish

Güzel huy, ahlâk ve yüksek fazilet sahibi olan kimse