Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
İRŞA' : Ottoman Turkish

Rüşvet verme

İRŞAD : Ottoman Turkish

Doğru yolu göstermek. Akli ve kalbi, mukni ve te'sirli eserler veya sözlerle gafletten uyandırıp hidâyet yolunu göstermek. Cadde-i kürba-yı Kur'aniye yolunda selâmetle devam ettirmek. Allah'a ibadet ve itaata kavuşturmak. Veli bir zâtın, bir kimsenin hidâyete ermesine vesile olması. * Ist: Hak ve hakikatı arayan kimselere bir mürşid-i ekmelin Kur'ânî ve İslâmî eserleriyle veya sözüyle Sırat-ı Müstakim olan İslâmiyet yolunu tanıtması ve tarif etmesi. İmanı kuvvetlendiren ve inkişaf ettiren tahkikî ve yakînî delillerle hak ve hakikatı talim ve tedris etmesi. (Bak: Mürşid)

İRŞADAT : Ottoman Turkish

(İrşad. C.) İrşadlar. Hak ve hakikatı ve doğru yolu bildirmeler. İkazlar. (Bak: İrşad)

İRŞAF : Ottoman Turkish

Suyu yavaş yavaş ve yudum yudum içme

İRŞAK : Ottoman Turkish

Bir şeye dik bakma. Dosdoğru etme

İS : Ottoman Turkish

Dumandan hasıl olan siyah madde. Kurum

İS'AD : Ottoman Turkish

Yükseltmek, yukarı çıkarmak. * Mekke-i Mükerremeye gitmek

İS'AF : Ottoman Turkish

Birisinin arzusunu, istediğini kabul etmek ve yerine getirmek

İS'AR : Ottoman Turkish

Narh koyma, fiat veya pahâ biçme

İSA (A.S.) : Ottoman Turkish

"Dört büyük peygamberden birisidir. Hakiki Hristiyanlık dininin peygamberidir. Kur'an-ı Kerim'de meziyet ve senası geçmektedir. İncil, mukaddes kitabıdır. Vahiy ile kendine gönderilmiştir. Ancak kendisinden sonra Havarileri tarafından yazılmıştır.(İncil'in bir yerinde İsa (A.S.) demiş: ""Ben gideceğim; tâ dünyanın reisi gelsin."" Acaba Hz. İsa (A.S.)'dan sonra dünyanın reisi olacak ve hak ve bâtılı fark ve temyiz edip Hz. İsa'nın (A.S.) yerinde insanları irşad edecek, Resul-i Ekrem'den (A.S.M.) başka kim gelmiştir? Demek Hz. İsa (A.S.), ümmetine dâima müjde ediyor ve haber veriyor ki: Birisi gelecek; bana ihtiyaç kalmayacak, ben onun bir mukaddemesiyim ve müjdecisiyim. M.)"

İSA' : Ottoman Turkish

Zenginleştirme veya zenginleştirilme. * Genişletme

İSABET : Ottoman Turkish

Ecir, mükâfât, karşılık vermek. * Doldurmak

İSABET-İ AYN : Ottoman Turkish

Göz değmesi, nazar değmesi

İSABET-İ RE'Y : Ottoman Turkish

Fikir doğruluğu. İsabetli ve yerinde bir düşünce

İSABETKÂR : Ottoman Turkish

f. Doğru rastlayan. İsabetli

İSAET : Ottoman Turkish

Bir işte ihmal ile zarar verme

İSAF : Ottoman Turkish

Asr-ı saadetten evvelki câhiliyet devrinde Mekke putlarından birinin adı

İSAGA : Ottoman Turkish

Kolaylıkla ve rahatlıkla yutulma

İSAGA-İ TAAM : Ottoman Turkish

Yemeğin kolaylıkla yutulması

İSAH : Ottoman Turkish

(Vesah. dan) Kirletme veya kirletilme

İSAKA : Ottoman Turkish

Akıtma. * Arkadan sürme. Sevk etme

İSAL : Ottoman Turkish

Ulaştırmak, vâsıl etmek. Yetiştirmek

İSALE : Ottoman Turkish

Akıtmak, dökmek. * Seyyal kılmak. Cereyan ettirmek

İSALE-İ DÜMU' : Ottoman Turkish

Gözyaşları dökme, ağlama

İSAM : Ottoman Turkish

(İsm. den) Ceza. Bir kabahat veya suçun gerektirdiği netice, karşılık