Ottoman Turkish
İSAR : Ottoman Turkish
"Zengin, maldâr olmak; gani olmak."
İSARE : Ottoman Turkish
Esir etmek ve gezdirmek. * Bağ, bend
İSAS : Ottoman Turkish
Çok sık ve uzun saç veya bitki
İSASE : Ottoman Turkish
Zenginlik, servet. * Göz ucuyla bakma. * Cemiyet, topluluk
İSAVE : Ottoman Turkish
Gammazlık, ağız karalığı
İSB : Ottoman Turkish
Kasık tüyü
İSBAH : Ottoman Turkish
(Sebh. den) Yüzdürme, suda yüzdürülme
İSBAL : Ottoman Turkish
(Sebl. den) Yollama, gönderme veya gönderilme
İSBAT : Ottoman Turkish
Doğruyu delil göstererek meydana koymak. Delil ve şâhitle bir fikrin sıhhatını göstermek. İtiraf, ikrar ve tasdik etmek. * Sabit ve muhkem kılmak. * Bâki ve pâyidar eylemek. * Delil. Bürhan. Şâhit. (Bak: İman-ı bil-âhiret)
İSBAT-I HÜNER : Ottoman Turkish
Maharet ve hüner gösterme
İSBAT-I VÜCUD : Ottoman Turkish
Hazır bulunma. Varlığını gösterme
İSBATİYECİLİK : Ottoman Turkish
(Fr: Pozitivizm) Fls: Bu felsefe nazariyesine göre, isbat yolu ile yakîn, şüphesiz bilginin elde edilebilmesi, tecrübelerle müşahadelerle ve vakıalara istinaden mümkün olacağı iddia edilir. İsbat şeklini ve sahasını daraltıp sadece maddiyata münhasır kılan bu anlayış yalnız maddiyata ait mes'eleler için doğrudur.(Bir şeyden uzak olan bir kimse yakın olan adam kadar o şeyi göremez. Ne kadar zeki olursa olsun, o şeyin ahvali hakkında ihtilâfları olduğu zaman yakın olanın sözü muteberdir. Binaenaleyh Avrupa feylesofları maddiyatta şiddet-i tevaggulden dolayı imân, İslâm ve Kur'ân'ın hakaikından pek uzak mesafelerde kalmışlardır. Onların en büyüğü yakından hakaik-ı İslâmiyeye vukufu olan âmi bir adam gibi de değildir. Ben böyle gördüm, nefs-ül emir de benim gördüğümü tasdik eder. Binaenaleyh şimşek, buhar gibi fenni meseleleri keşfeden feylesoflar Hakk'ın esrarını Kur'ân nurlarını da keşfedebilir diyemezsin. Zira, onun aklı gözündedir. Göz, kalb ve ruhun gördüklerini göremez. Çünkü kalblerinde can kalmamıştır. Gaflet o kalbleri tabiat bataklığında çürütmüştür. M.N.) (Bak: Rasyonalizm)
İSBİ' : Ottoman Turkish
(C.: Esâbi) Parmak. * Ölçü parmağı, arşının yirmidörtte biri. (Türkçede: $ telaffuz edilir.)
İSEVİYYET : Ottoman Turkish
Hristiyanlık
İSEVÎ : Ottoman Turkish
Hz. İsa'nın (A.S.) dininden olan. Nasrani. Hristiyan
İSFAR : Ottoman Turkish
Sabah namazının ortalık aydınlanırken kılınışı
İSFENC : Ottoman Turkish
Sünger
İSFENCE : Ottoman Turkish
(İsfencî) Süngere benzer, sünger biçiminde, süngerimsi
İSFENCİYE : Ottoman Turkish
Süngerler
İSFEND : Ottoman Turkish
Şarap
İSFENDAN : Ottoman Turkish
f. Beyaz biber tohumu. * Akçaağaç
İSFİD : Ottoman Turkish
f. Beyaz, ak
İSFİRAR : Ottoman Turkish
(Bak: Isfirar)
İSGA : Ottoman Turkish
(Bak: Sagat)
İSHAB : Ottoman Turkish
Çok söylemek. * Türlü şeylerden renk değiştirmek. * Bir şeye fazla tama' etmek. * Kuyu kazıp suyu bulamamak. * Zehirlenme veya hastalıktan dolayı renk değişmesi. * Kuzu, anasını emmek. * Duvarı başı boş salıvermek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani