Ottoman Turkish
İTİLAF : Ottoman Turkish
Anlaşmak. Görüşmek. Uyuşmak. Muvafakat. * Cem' olmak, birikmek
İTKAN : Ottoman Turkish
Pürüzsüz yapmak veya yapılmak. Sağlamlaştırmak. Hakikata yakından vakıf olmak, delileriyle bilmek, inanmak. Bilerek emin olmak. Muhkem kılmak, muhkem yapmak. Sâbit kılmak
İTKAN-I MUHKEM : Ottoman Turkish
Bütün açıklığıyla bilerek sağlam yapmak.(...Ve şu kâinatta bir itkan-ı muhkem, bir insicam-ı ahkem görünüyor. Mâdem şu biçare, perişan küremiz, sergerdan zeminimiz bu kadar hadd ü hesaba gelmez zevil-hayat ile, zevil-ervah ile ve zevil-idrak ile dolmuştur. Elbette sâdık bir hads ile ve kat'i bir yakîn ile hükmolunur ki: Şu kusûr-u semaviye ve şu bürûc-u sâmiyenin dahi kendilerine münasib zihayat, zişuur sekeneleri vardır. S.)
İTKAN-I SAN'AT : Ottoman Turkish
San'atın sağlam, mükemmel ve pürüzsüzlüğü
İTKÂ' : Ottoman Turkish
Koltuk altına yastık veya dayak koyma. Dayanacak bir şey kullanma. * Yaslanma
İTLA' : Ottoman Turkish
Başkasını geçme. * Te'hir etme
İTLAF : Ottoman Turkish
Ziyan etmek. Telef etmek. Bozmak. * Öldürmek
İTLAL : Ottoman Turkish
Hayvanı yedeğinde götürme. * Damlatma
İTMAM : Ottoman Turkish
"Tamamlamak. Bitirmek. İkmal etmek. Tekmil etmek(...Ticaret ve memuriyet için, mühim vazifelerle bu dâr-ı imtihan olan dünyaya gönderilen insanlar; ticaretlerini yapıp, vazifelerini bitirip ve hizmetlerini itmâm ettikten sonra; yine onları gönderen Hâlik-ı Zülcelâline dönecekler ve Mevlâ-yı Kerimlerine kavuşacaklar!... M.)"
İTMİNAN : Ottoman Turkish
Emniyet içinde olmak. İnanmak. Mutlak olarak bilmek. Kararlılık
İTMİNAN-I KALB : Ottoman Turkish
Kalbden ve gönülden inanma
İTMİNANKÂRANE : Ottoman Turkish
f. İtminan göstermek suretiyle
İTNAB : Ottoman Turkish
(Bak: Itnab)
İTNAN : Ottoman Turkish
(Çocuk) hastalıkdan dolayı gelişememe
İTRA' : Ottoman Turkish
Doldurma
İTRAB : Ottoman Turkish
Toprak serpme. Topraklama
İTRAK : Ottoman Turkish
Bırakma, vazgeçme, terkettirme
İTRAZ : Ottoman Turkish
Kurutma veya kurutulma
İTTİAD : Ottoman Turkish
Randevu verme
İTTİAS : Ottoman Turkish
Öldürme, helâk etme
İTTİAZ : Ottoman Turkish
(Va'z. dan) Nasihat ve öğüt dinleme
İTTİBA' : Ottoman Turkish
Tabi' olma. Arkasından gitme. İtaat etme. Tebaiyyet ve imtisal etme.(Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzun reçetesi: İttiba-ı Kur'andır! M.)(Muhabbetullah, Sünnet-i Seniyyenin ittibaını istilzam edip intac ediyor. Ne mutlu o kimseye ki, Sünnet-i Seniyyeye ittibaından hissesi ziyade ola. Veyl o kimseye ki, Sünnet-i Seniyyeyi takdir etmeyip, bid'alara giriyor! L.)(Eğer Allah'a muhabbetiniz varsa, Habibullah'a ittiba' edilecek. İttiba' edilmezse, netice veriyor ki, Allah'a muhabbetiniz yoktur! L.)
İTTİBAEN : Ottoman Turkish
Tâbi olarak, ittiba ederek, uyarak
İTTİCAH : Ottoman Turkish
Bir cihete gitmek, yönelmek. Teveccüh etmek
İTTİCAR : Ottoman Turkish
Ticaret yapma. * İlâç kullanma.İTTİFAK
Beraber hareket için sözleşmek. İttihad ve muvafakat etmek. Söz birliği etmek. Anlaşmak. (Bak: İhtilaf, Ehakk)(İttifak hüdâdadır, hevâda ve heveste değil.)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani