Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
İZZÎ : Ottoman Turkish

Tahammüllü, sabırlı kimse

İZZÜ-D-DEVLE : Ottoman Turkish

Tar: Müslüman hükümdarları tarafından sık sık kullanılan ve devlete değer veren, devletin değeri mânâsına gelen bir ünvan

İÇ CEBEHANE : Ottoman Turkish

"t. Şimdiki askerî müzeye eskiden verilen addır. İç cebehâne tâbiri bilahare ""Hazine-i esliha"", Üçüncü Sultan Ahmed devrinde ""Dâr-ül esliha"", daha sonraları da ""Harbiye ambarı"" olarak değiştirilmiş, en sonunda ""askerî müze"" şeklini almıştır."

İÇ EZAN : Ottoman Turkish

"t. Cuma günleri hatib minberde iken müezzin tarafından mahfilde okunan ezan. Diğer namazlarda yalnız minarede ezan okunurken, cuma günleri öğle vaktinde hem minarede, hem de caminin içinde müezzin mahfilinde ezan okunur. İkinci ezan caminin içinde okunduğu için buna ""iç ezan"" denilir."

İÇ HAZİNE : Ottoman Turkish

t. Osmanlı İmparatorluğu zamanında sarayda muhafaza edilen bir kısım paralar

İÇ İL MÜDERRİSLERİ : Ottoman Turkish

t. İstanbul, Edirne ve Bursa'da ve bunlara bağlı yerlerde 150'şer akça ve daha fazla yevmiyeleri olan medrese müderrisleri

İÇ KALE : Ottoman Turkish

"t. Kale duvarlarıyla çevrilmiş şehir ve kasabaların bazılarının ortasında ve en yüksek yerinde yapılan küçük kaleler. Bu çeşit kalelere ""bâlâ hisâr"" da denilirdi. Bu iç kaleler, düşmanın, surları geçmesi hâlinde veya şehirde bir isyân çıktığı zaman, hükümdar veya kumandanın çekilip kendini müdafaa etmesi için yapılırdı."

İÇ OĞLANI : Ottoman Turkish

t. Saray hizmetine alınıp devletin çeşitli makamlarına namzed olarak yetiştirilen gençler. İç oğlanı, Yıldırım Bayezid zamanında yeni teşekküle başlayan saray hizmetlerinde bulunmak üzere yeniçerilik için toplanan devşirmelerden ayrılmak suretiyle meydana getirilmiş ve bu usûl sonradan yapılan kanunla devam edip gitmiştir

İÇERLEK : Ottoman Turkish

t. Dip, kuytu yer. Çıkmaz. * Daha geride, daha içeride bulunan

İÇGÜVEY : Ottoman Turkish

t. (İçgüveyi, içgüveysi) Kayınpederinin evine alınan dâmat. Karısı tarafının evinde oturan dâmat

İÇLİ : Ottoman Turkish

t. İçi dolu. * Çabuk müteessir olan, hassas duygulu. * Kin tutan, haset eden

İÇTİHAD : Ottoman Turkish

(Bak: İctihad)

İÇTİMAÎ : Ottoman Turkish

(Bak: İctimaî)

İÇTİNAB : Ottoman Turkish

(Bak: İctinab)

İĞDE : Ottoman Turkish

Kızılcığa benzer bir meyve ve bu meyveyi veren ağaç ve çiçeği

İĞDİŞ : Ottoman Turkish

f. Burulmuş, enenmiş hayvan. Erkeklik bezleri (hayaları) çıkarılmış at. Melez

İĞERÇİN : Ottoman Turkish

Karar veremeyen, mütereddit, kuşkulu

İĞNEDAN : Ottoman Turkish

İğne koymağa mahsus küçük kutu

İĞNELEMEK : Ottoman Turkish

t. İğne ile delmek. * Kalıbını almak için kenarlarını iğne ile delerek işaretlemek. * Mc: Sözle hırpalamak. Dokunaklı konuşmak

İĞNELİ FIÇI : Ottoman Turkish

Mc: Eziyetli ve usandırıcı iş. İnsana eziyet veren ve rahatsız eden yer

İĞRETİ : Ottoman Turkish

t. Ödünç, borç, kendi malı olmayan. Yerli ve sabit olmayan, muallak gibi duran. * Muvakkat, bağlı bulunmayan, geçici. * Fıtrî olmayan, sahte, sun'î

İĞTİTA' : Ottoman Turkish

Örtünme, bir şeye sarınma

İĞTİZAL : Ottoman Turkish

İplik eğirme

İĞTİŞAŞAT : Ottoman Turkish

(İgtişaş. C.) Karışıklıklar, kargaşalıklar, fenâlıklar

İŞ'A' : Ottoman Turkish

Güneş, ışığını dağıtma. Şuâlanma