Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
İŞ'AB : Ottoman Turkish

Ölme, irtihal etme

İŞ'AL : Ottoman Turkish

Şulelendirmek. Yaymak, alevlendirmek. Tutuşturmak. Parlatmak. Şiddetlendirmek

İŞ'AR : Ottoman Turkish

Yazı ile haber vermek. Anlatmak, bildirmek

İŞ'ARAT : Ottoman Turkish

(İş'ar. C.) Tebliğler, bildirmeler

İŞA : Ottoman Turkish

(Ağaç) çiçek açma

İŞA' : Ottoman Turkish

(Bak: Işa)

İŞA'-İ EŞCAR : Ottoman Turkish

Ağaçların çiçek açması

İŞAA : Ottoman Turkish

Bir haberi yaymak, duyurmak. Bir şeyin şuyuuna, yayılmasına sebeb olmak

İŞAAT : Ottoman Turkish

(İşâa. C.) Haber yaymalar

İŞAAT-I KÂZİBANE : Ottoman Turkish

Kötü niyetlerle yalan haberler yayma

İŞABE : Ottoman Turkish

Saç ve sakal ağartma, beyazlatma. Genç yaşta saç ve sakal ağarması

İŞADE : Ottoman Turkish

Çağırmak. Sesini yükseltmek. * Dünyevi matluba yetişmek. * Binayı yükseltmek

İŞAEYN : Ottoman Turkish

(Bak: İşâân)

İŞAHA : Ottoman Turkish

Misvâk kullanma

İŞAR : Ottoman Turkish

Birlikte geçinmek, muâşeret etmek. Hoş geçinmek

İŞARAT : Ottoman Turkish

İşaretler

İŞARAT-ÜL İ'CAZ Fİ MEZAN-İL ÎCAZ : Ottoman Turkish

Îcaz zannolunan yerlerdeki i'caza işaretler. * Risale-i Nur Külliyatından bir kitap ismidir

İŞARAT-ÜL İ'CÂZ : Ottoman Turkish

İ'caza dair işaretler

İŞARET : Ottoman Turkish

Bir şeyi bir vasıta ile (el, göz, kaş veya parmakla) göstererek bildirmek. * Nişan, alâmet, belli bir iz. * Ist: Doğrudan doğruya olmadan, hatırlatma suretiyle verilen emir. (Münasebat-ı tevafukiye eğer taaddüt etse ve ayrı ayrı cihetinden bir hâdiseye muvafık gelse, hem bilhassa makama mutabık, hem bilhassa kelâmın mânâsına muvafık ve müeyyid olsa, o muvafakat o vakit işaret derecesine çıkar. Evet muzaaf münasebet, işarettir. M.)

İŞARET-İ ÂLİYE : Ottoman Turkish

Tar: Şeyh-ül islâm, defterdar ve yeniçeri ağası gibi maiyyet memurlarından biri tarafından yazılan takrir veya ilam üzerine sadrazamın kabul veya red şeklinde yazdığı yazı. * Sadaret makamından çıkan emirler

İŞBA' : Ottoman Turkish

Doyurmak, açlığı gidermek. Doymak. * Fiz: Bir sıvının içinde, belli bir cisimden eriyebilecek en çok miktarın erimiş bulunması. * Edb: Arap nazmında, kafiye veya vezin zaruretinden dolayı kelimeye bir harf ilâve etme

İŞBAŞI : Ottoman Turkish

t. Bir işte çalışanların başı, reisi. * İşe başlama saati

İŞBU : Ottoman Turkish

İşte bu. Bu, şu

İŞCA' : Ottoman Turkish

Yenme, ezme. * Kederlendirme, hüzün verme, üzme

İŞCAR : Ottoman Turkish

(Şecer. den) Ağaç yetiştirme. Ağaçlandırma