Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
ŞAKİRD : Ottoman Turkish

f. Talebe, çırak

ŞAKİRDÂN : Ottoman Turkish

şakirdler, talebeler

ŞAKİRÂNE : Ottoman Turkish

f. şükrederek. şükretmek suretiyle

ŞAKİRÎ : Ottoman Turkish

(Şakiriyye) Şakird, talebe, tilmiz

ŞAKİS : Ottoman Turkish

Şerik, ortak. * Hisse, nasip

ŞAKK : Ottoman Turkish

Silahlı kişi. * Şek ve şüphe eden

ŞAKK-I ASÂ : Ottoman Turkish

f. Değneği kırmak. * Mc: İhtilâfa sebeb olmak, topluluktan ayrılmak

ŞAKK-I KAMER : Ottoman Turkish

Ayın iki parça olması mu'cizesi. (Kur'ân-ı Kerimin nass-ı kat'isi ile de sâbit olan ve mütevâtir olarak da bilinen Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın parmağının işâreti ile ayın iki parçaya ayrıldığı hadisesi ki, büyük mu'cizelerindendir.)

ŞAKK-I ŞEFE : Ottoman Turkish

Dudağını açıp konuşmak

ŞAKKIKAMER : Ottoman Turkish

Peygamberimizin ayı iki parçaya ayırması mûcizesi

ŞAKLABAN : Ottoman Turkish

Şen şatır, hoppa. Avutucu, aldatıcı. Güldürücü, soytarı

ŞAKN : Ottoman Turkish

Eksilmek, noksanlaşmak

ŞAKUL : Ottoman Turkish

(Çekül) Geo: Bir yerin umumi hattını tâyin için kullanılan âlete denir. Bir ağır cismi ip ile yüksekten sarkıtmakla bir duvarın ne derece yatık, eğri veya doğru olduğu anlaşılması gibi

ŞAKULÎ : Ottoman Turkish

Şâkule bağlı, onunla alâkalı, onunla nisbeti olan şey. Geo: Düşey

ŞAKIZ : Ottoman Turkish

Gözü değen kişi. * Gözüne uyku gelmeyen. * Daima güneş tarafına yönelen bir nevi büyük kertenkele

ŞAKŞAKA : Ottoman Turkish

Doğan kuşunun veya serçenin ötmesi

ŞAM : Ottoman Turkish

(şâme. C.) Vücutta olan benler

ŞAM U SEHER : Ottoman Turkish

Akşam sabah

ŞAMAR : Ottoman Turkish

t. Tokat. Belâ, musibet

ŞAMAT : Ottoman Turkish

(şâme. C.) Vücuttaki benler

ŞAME : Ottoman Turkish

f. Kadın baş örtüsü. * Arapçada: Vücuddaki ben

ŞAMGÂH : Ottoman Turkish

f. Akşam vakti

ŞAMİH(A) : Ottoman Turkish

Ali şey, yüksek. * Mağrur, başını kaldırmış. Mütekebbir. * Tıb: Vücuddaki beyin ve kemik gibi yerlerdeki çıkıntılı, tümsek yerler

ŞAMİL(E) : Ottoman Turkish

Çevreleyen, içine alan, ihtivâ eden, kaplayan. * Çok şeye birden örtü ve zarf olan. * Fazla şeyleri veya kimseleri ilgilendiren

ŞAMM(E) : Ottoman Turkish

(şemm. den) Koklayan, koku alan. * Koklama duygusu. Burun