Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
ŞEFF : Ottoman Turkish

Yünden yapılan çok ince elbise

ŞEFFAF : Ottoman Turkish

Işığa mâni olmayan, ışık geçiren parlak cisim. Saydam

ŞEFİ' : Ottoman Turkish

Şefaatçı. Suçların affı için yardım eden

ŞEFİ'-ÜL MÜZNİBÎN : Ottoman Turkish

Günahkârların şefaatçısı Hazret-i Muhammed. (A.S.M.)

ŞEFİ'-ÜL ÜMEM : Ottoman Turkish

Ümmetlerin şefaatçısı Hz. Muhammed (A.S.M.)

ŞEFİF : Ottoman Turkish

Soğuktan incinmek. * Soğuk

ŞEFİK(A) : Ottoman Turkish

Şefkatli, esirgeyen. Rikkat sahibi. Merhametli

ŞEFİKANE : Ottoman Turkish

f. Merhametlice, acıyarak. Acımak suretiyle. şefkat ederek

ŞEFKAT : Ottoman Turkish

"Başkasının kederiyle alâkalanmak, acıyarak sevmek. Yardıma, sevgiye muhtaç olanlara karşılıksız olarak merhamet ve sevgiyle yardıma koşmak. Karşılıksız, sâfi, ivazsız sevgi beslemek.(Şefkat pek geniştir. Bir zat, şefkat ettiği evlâdı münâsebetiyle bütün yavrulara, hattâ ziruhlara şefkatini ihâta eder ve Rahim isminin ihâtasına bir nevi âyinedarlık gösterir. Halbuki aşk, mahbubuna hasr-ı nazar edip, herşey'i mahbubuna feda eder; yahut mahbubunu i'lâ ve sena etmek için, başkalarını tenzil ve mânen zemmeder ve hürmetlerini kırar. Meselâ biri demiş: ""Güneş mahbubumun hüsnünü görüp utanıyor, görmemek için bulut perdesini başına çekiyor. "" Hey âşık efendi! Ne hakkın var, sekiz ism-i âzamın bir sahife-i nuranisi olan Güneş'i böyle utandırıyorsun?Hem şefkat hâlistir, mukabele istemiyor; sâfi ve ivazsızdır... Hattâ en âdi mertebede olan hayvanatın yavrularına karşı fedakârane ivazsız şefkatleri buna delildir. Halbuki aşk ücret ister ve mukabele taleb eder. Aşkın ağlamaları, bir nevi talebdir, bir ücret istemektir. M.)"

ŞEFN : Ottoman Turkish

Akıllı ve zeyrek kişi

ŞEFNİN : Ottoman Turkish

Irak diyarında ve karga büyüklüğünde olan bir kuş

ŞEFT-ALÛ : Ottoman Turkish

f. Yarık erik. Şeftali

ŞEFŞAF : Ottoman Turkish

Soğuk yumuşak rüzgâr

ŞEFŞEF : Ottoman Turkish

Yaramaz huylu. * Titremek

ŞEFŞEFE : Ottoman Turkish

Zayıflatmak. * Hareket ettirmek, depretmek. * Karışmak

ŞEGAB : Ottoman Turkish

Fitne uyandıran

ŞEGAF : Ottoman Turkish

Yürek kabı. Yüreği çevreleyen nâzik deri. * Sağ tarafta iyeği kemiği altında olan bir hastalık. * Bir nesneyi çevirip kaplamak

ŞEGAFDÂR : Ottoman Turkish

f. Delirtici

ŞEGAL : Ottoman Turkish

f. Çakal

ŞEGİRE : Ottoman Turkish

Çuvaldız

ŞEHA : Ottoman Turkish

f. Ey pâdişah! Ey şâh

ŞEHAB : Ottoman Turkish

(Bak: şihab)

ŞEHACİR : Ottoman Turkish

Rahm

ŞEHADET : Ottoman Turkish

(Bak: şahadet)

ŞEHADETNÂME : Ottoman Turkish

(Bak: şahadetname)