Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
ŞEKİL : Ottoman Turkish

(Şekl) Biçim, dış görünüş. Çehre. Tarz. Formül. * Şebih ve misil. * Hey'et. * Suret. Surette benzerlik. * Bir adamın tab' ve hevasına muvafık olan şey. * Muhtelif, müşkil işlerin her biri. * Birşeyin gerek hissedilen ve gerek mevhum sureti. * Geo: Bir veya daha fazla hudut vasıtasiyle mahdut ve mahsur olan şey. * Edb: Aruz ıstılahında mısraların sayısına ve kafiyelerin sırasına göre ortaya çıkan şekil. * Gr: Yazıya nokta, hareke ve i'rab koymak

ŞEKİM(ET) : Ottoman Turkish

(C.: Şekâim) Mukavemet, dayanma. Sebat. * Dizgin, gem. * Kazan ve çömlek kulpu

ŞEKİR : Ottoman Turkish

Ağacın çevresinde kökünden biten fidanlar. * Fercte olan kıllar

ŞEKİRE : Ottoman Turkish

Sütü çok olan davar

ŞEKK : Ottoman Turkish

(C.: Şükuk) Şüphe, zan. Bir şeyin varlığı ile yokluğu arasında tereddüt etmek. * Lüzum. * Yarmak. * Yapışmak

ŞEKK-İ KÜFRÎ : Ottoman Turkish

Küfürdeki şüphe. Kâfire ait şek

ŞEKKERÎN : Ottoman Turkish

f. Şekerli, tatlı

ŞEKL : Ottoman Turkish

(Bak: şekil)

ŞEKLA' : Ottoman Turkish

Beyaz dişi koyun. * Hâcet, ihtiyaç

ŞEKLEN : Ottoman Turkish

Şekilce. Şekil bakımından

ŞEKLÎ : Ottoman Turkish

Şekille alâkalı, şekilce. Dış görünüşe dair

ŞEKM : Ottoman Turkish

Sertlik. * Güç. Kuvvet

ŞEKS : Ottoman Turkish

Ahlâksız, yaramaz kimse

ŞEKT : Ottoman Turkish

Bedel etmek, karşılık vermek

ŞEKUB : Ottoman Turkish

Ruşen olmak, parlamak

ŞEKUFE : Ottoman Turkish

(Bak: şükufe)

ŞEKUR : Ottoman Turkish

Çok şükreden. Allahın (C.C.) lütuflarına karşı pek fazla memnuniyetini, sevincini gösteren. Az şükredene dahi çok nimet veren Allah (C.C.). (Bak: şükr)

ŞEKVA : Ottoman Turkish

Şikâyet, âciz kaldığını ve zayıflığını haber vermek. * Su kabının ağzını açmak

ŞEKVE : Ottoman Turkish

Şikâyet etmek. * Siyahça oğlak derisi

ŞELA'LA' : Ottoman Turkish

Uzun boylu kişi

ŞELALAT : Ottoman Turkish

(Şelâle. C.) Büyük çağlayanlar, şelâleler

ŞELALE : Ottoman Turkish

Büyük çağlayan. Akarsuyun yüksekten çoklukla akması

ŞELCEM : Ottoman Turkish

(C.: şelâcim) şalgam

ŞELEL : Ottoman Turkish

Bir eli tutmaz olmak. * Bir nesneyi seyrek dikmek. * Ovmakla gitmeyen leke

ŞELİL : Ottoman Turkish

(C.: Eşille) Deve ve at ardına yapılan palas. * Çok sulu dere ortası. * Kısa gömlek