Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
ŞERAR : Ottoman Turkish

"""Şerir"" den mastardır ve yaramazlık mânâsına gelir. * İnsanın yüzüne çarpan ses."

ŞERARAT : Ottoman Turkish

Şerareler, kıvılcımlar

ŞERARAT-I NEYYİRANE : Ottoman Turkish

f. Parlak kıvılcımlar, ışık saçan şerareler. * Mc: İslâmiyetin kuvvet ve hakkaniyetinden gelen parlaklık

ŞERARE : Ottoman Turkish

(Şerâr) Kıvılcım. Elektrik kıvılcımı. Müsbet ve menfi (+ ve
) elektrik kutuplarının birbirine çok yakın olmasından veya dokunmasından hâsıl olan kıvılcımların parlayışı

ŞERAREFİGEN : Ottoman Turkish

f. Kıvılcım saçan

ŞERARET : Ottoman Turkish

Şerlilik, kötülük, fenalık. * Kıvılcım

ŞERASET : Ottoman Turkish

Huysuzluk, geçimsizlik. Titizlik

ŞERAT : Ottoman Turkish

(C.: Eşrât) Alâmet, iz, işâret, nişân. * Bir şeyin en bayağı ve âdisi

ŞERAYİ' : Ottoman Turkish

Şeriatlar. Cenâb-ı Hakkın hükümleri, emirleri, kanunları

ŞERAYİN : Ottoman Turkish

(Şeryân ve Şiryân. C.) Nabız damarları, atar damarlar

ŞERAYİN-İ SÜBATİYYE : Ottoman Turkish

Boynun iki tarafında olup kalbden gelen ve kafaya çıkan iki kalın atar damar. (O.L.)

ŞERAZE : Ottoman Turkish

Katı kurumak

ŞERAZİM : Ottoman Turkish

(Şirzime. C.) Küçük ve az olan topluluklar. Küçük cemaatler

ŞERAŞİR : Ottoman Turkish

Nefis. * Beden, vücut, ceset. * Ağırlık

ŞERBE : Ottoman Turkish

Bir içim su

ŞERBİN : Ottoman Turkish

Katran ağacı

ŞERC : Ottoman Turkish

Kıç, dübür. * Cem'etmek, toplamak. Birbiri üstüne yığmak. * Fırka. * Nev, cins

ŞERCA' : Ottoman Turkish

Uzun tavil. * Taht. * Cenaze

ŞERCE : Ottoman Turkish

Dağdan aşağı sahraya inen akıcı su

ŞERCEB : Ottoman Turkish

Uzun, tavil

ŞERCELE : Ottoman Turkish

Yemiş kabı

ŞERCEM : Ottoman Turkish

(C.: şerâcim) şalgam

ŞERDA : Ottoman Turkish

Benzemek. Misil

ŞERE : Ottoman Turkish

Yemeğe karşı çok hırslı

ŞEREBE : Ottoman Turkish

(C.: Şireb-Şerebât) Ağaç dibine su toplanması için yapılan havuz