Ottoman Turkish
BUM : Ottoman Turkish
f. Yer, toprak, zemin, memleket, yurt.* Huy, haslet, tabiat. * Sürülmemiş tarla, arazi
BUM(E) : Ottoman Turkish
f. Zool: Baykuş
BUMBAR : Ottoman Turkish
f. Koyun ve benzeri gibi hayvanların kalın bağırsağı. * İçine kıyma, pirinç vs. doldurulmuş bağırsakla yapılan bir cins yemek
BUMEHEN : Ottoman Turkish
(Bumehin) f. Deprem, zelzele, yer sarsıntısı. * Koyun bağırsağı
BUN : Ottoman Turkish
f. Nihâyet, dip. * Kolay, suhûletli. * Rahim. * Temizlenmiş olan koyun bağırsağı
BUNDUK : Ottoman Turkish
Yuvarlak küçük taşlar. * Yuvarlak küçük kurşun. * Fındık
BUR : Ottoman Turkish
Hayırsız kişi. * Ekine elverişli olmayan tarla
BUR' : Ottoman Turkish
(Bak: Ber')
BURA : Ottoman Turkish
(Bak: Bevr)
BURAHA : Ottoman Turkish
şiddet. Ezâ ve meşakkat
BURAK : Ottoman Turkish
Peygamberimizin miraçta bindiği binek
BURC : Ottoman Turkish
Muayyen bir şekil ve sûrete benzeyen sâbit yıldız kümesi. * Tek hisar kule, kale çıkıntısı. * Dünyaya göre güneşin döndüğü yerin onikide bir kadarı
BURC : Ottoman Turkish
güneşle dünya arasındaki hayâlî dilimlerin her biri
BURCAS : Ottoman Turkish
Hedef. Yüksek bir yerde bulunan nişangâh
BURHAN : Ottoman Turkish
(Bak: Bürhan)
BURİYA : Ottoman Turkish
f. Hasır
BURJUVA : Ottoman Turkish
Fr. Orta halli olup, ne çok zengin ve ne de çok fakir olan halk. Eskiden Avrupa'da köylü ve asilzade olmayıp şehirde yaşayan halka denirdi. Kendi başına işi ve malı olan, ücretle çalışmayan, ferde bağlı iş hayatını güden sınıftan olan
BURJUVA : Ottoman Turkish
hayatını emek vererek kazanmayan zengin kimse
BURJUVAZİ : Ottoman Turkish
Fr. Burjuvaların meydana getirdiği içtimaî (sosyal) sınıf. Avrupa'da burjuvazi, ticaret ve sanayi ile zenginleşti. Soylular sınıfı ile mücadele ederek Fransız İhtilali ile iktidara geldi. İhtilalde işçilerin, köylülerin, fakir halk tabakalarının desteğini sağladı. Onlara eşitlik, hürriyet, adalet vaad etti. İktidara gelince menfaatlerinin bu çalışan sınıflarınkiyle çatıştığını görerek vaadini yerine getirmedi. Buna karşılık olarak işçiler arasında sosyalizm fikriyle teşkilâtlanma başladı. Bu yeni hareket de yalan sözlerle köylülerin desteğini de sağlıyarak Rusya'da 1917'de kanlı bir ihtilalle iktidarı ele geçirdi. Burjuvaziyi ortadan kaldırdı, o da vaatlerini yerine getirmedi. Burjuvazi, mülkiyeti, kişinin hakkı saydı ve kişi tahakkümünü getirdi. Sosyalizm, mülkiyeti cemiyetin ortak hakkı saydı ve cemiyet adına bir azınlığın elinde bulunan devlet tahakkümünü getirdi. Siyasi, hukuki bütün kuvvetleri elinde bulunduğu için devlet tahakkümü çok daha şiddetli, insafsız, zalim ve kanlı olmuştur. İslâm dini mülk sahibi olarak Allah'ı kabul ettiği için kişi tahakkümünü de, devlet tahakkümünü de reddeder. Bu sebeple insanlık için tek kurtuluş yolu İslâm'dır
BURKAT : Ottoman Turkish
Sanem, heykel, put
BURKU' : Ottoman Turkish
(Berku') Kadınların yüz örtüsü, peçe. * Kâbe örtüsü. * Yedinci kat gök
BURS : Ottoman Turkish
Fr. Devlet veya bazı müessese yahut şahıslarca tahsil veya ilmî tetkik için gerekli masraflara kullanmak üzere verilen para
BURUC : Ottoman Turkish
(Burc. C.) Burçlar, hisarlar, kuleler. (Bak: Büruc)
BURUT : Ottoman Turkish
Bıyık
BURZAG : Ottoman Turkish
Şişmanca, etine dolgun delikanlı. * Delikanlılık çağındaki neşe
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani