Ottoman Turkish
ŞÜKAF : Ottoman Turkish
(Bak: şikâf)
ŞÜKARA : Ottoman Turkish
Sütlü deve. * Sütlü koyun
ŞÜKAT : Ottoman Turkish
(şâki. C.) şikâyet edenler, şikâyetçiler
ŞÜKLE : Ottoman Turkish
Gözün ağındaki kırmızılık
ŞÜKM : Ottoman Turkish
Ücret, ivaz. Cezâ. Karşılık. Amelin ücreti
ŞÜKR : Ottoman Turkish
"(Şükür) Allah'ın (C. C.) nimetlerine karşı memnunluk göstermek. Allah'a teşekkür. (Bak: Ni'met)(Kalb ile, dil ile ve sâir beden azâlarıyla olur. Nimet verene muhabbet etmek ve itaat etmek de şükürdendir. Şükür eden, her nimeti Allahın râzı olduğu yere sarfeder. Şükür; Allah'ın, kullarının iyi amellerine mükâfat veya mücazat vermesidir. Sebeplerin envaı cihetinden şükür hamdden daha umumidir. Taalluk cihetinden hususidir. Hamd, taalluk cihetinden daha umumi, esbab cihetinden daha hususidir.)(Kur'an-ı Hakîm, nasıl ki şükrü netice-i hilkat gösteriyor, öyle de Kur'an-ı Kebir olan şu kâinat dahi gösteriyor ki, netice-i hilkat-i âlemin en mühimi şükürdür. Çünkü kâinata dikkat edilse görünüyor ki, kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette her bir şey bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor. Güya şu şecere-i hilkatin en mühim meyvesi şükürdür... Görüyoruz ki her şey nasıl ki rızkın etrafında toplanmış, ona bakıyor; öyle de rızık dahi bütün envaiyle mânen ve maddeten, hâlen ve kalen şükür ile kaimdir; şükür ile oluyor; şükrü yetiştiriyor, şükrü gösteriyor. Çünkü rızka iştiha ve iştiyak, bir nevi şükr-ü fıtrîdir. Ve telezzüz ve zevk dahi gayr-i şuuri bir şükürdür ki bütün hayvanatta bu şükür vardır. Yalnız insan dalâlet ve küfür ile o fıtrî şükrün mahiyetini değiştiriyor, şükürden şirke gidiyor... Şükrün mikyası: Kanaattir ve iktisattır ve rızâdır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizânı; hırstır ve isrâftır, hürmetsizliktir. Haram helâl demeyip rast geleni yemektir. Evet hırs şükürsüzlük olduğu gibi hem sebeb-i mahrumiyettir, hem vasıta-i zillettir... Hem şükrün envaı var. O nevilerin en câmii ve fihriste-i umumiyesi namazdır. M.)"
ŞÜKR-Ü KÜLLÎ : Ottoman Turkish
"Umumi nimetler için yapılan şükür.(Eğer desen: ""Şu küllî hadsiz ni'metlere karşı, nasıl şu mahdut ve cüz'î şükrümle mukabele edebilirim?""Elcevab: Küllî bir niyetle, hadsiz bir itikad ile... Meselâ nasılki, bir adam beş kuruş kıymetinde bir hediye ile, bir padişahın huzuruna girer ve görür ki, herbiri milyonlara değer hediyeler, makbul adamlardan gelmiş, orada dizilmiş. Onun kalbine gelir: ""Benim hediyem hiçtir, ne yapayım. "" Birden der: ""Ey seyyidim! Bütün şu kıymetdar hediyeleri kendi nâmıma sana takdim ediyorum. Çünki: Sen onlara lâyıksın. Eğer benim iktidarım olsaydı, bunların bir mislini sana hediye ederdim. "" İşte hiç ihtiyacı olmayan ve raiyyetinin derece-i sadakat ve hürmetlerine alâmet olarak hediyelerini kabul eden o padişah, o biçarenin o büyük ve küllî niyetini ve arzusunu ve o güzel ve yüksek itikad liyakatını, en büyük bir hediye gibi kabul eder. Aynen öyle de: Aciz bir abd namazında Ettahıyyâtü lillâh der. Yâni: Bütün mahlukatın hayatlariyle sana takdim ettikleri hediye-i ubudiyetlerini, ben kendi hesabıma, umumunu sana takdim ediyorum. Eğer elimden gelseydi, onlar kadar tahiyyeler sana takdim edecektim. Hem, sen onlara, hem daha fazlasına lâyıksın. İşte şu niyyet ve itikad, pek geniş bir şükr-ü küllidir. Nebatatın tohumları ve çekirdekleri, onların niyyetleridir. S.)"
ŞÜKR-Ü ÖRFÎ : Ottoman Turkish
(Bak: Hamd)
ŞÜKRAN : Ottoman Turkish
İyilik bilmek. Minnettarlık. Şükretme hâli
ŞÜKRANİYET : Ottoman Turkish
Şükranlık
ŞÜKRGÜZAR : Ottoman Turkish
f. İyilik bilen, teşekkür eden
ŞÜKUF(E) : Ottoman Turkish
f. Çiçek. Zühre. Tomurcuk
ŞÜKUF-MİSAL : Ottoman Turkish
Gonca gibi, tomurcuk gibi
ŞÜKUFEZAR : Ottoman Turkish
f. Çiçek bahçesi
ŞÜKUH : Ottoman Turkish
f. Azamet, ululuk, celal
ŞÜKUK : Ottoman Turkish
(şekk. C.) şekler, şüpheler
ŞÜKUR : Ottoman Turkish
Hacet, ihtiyaç. * Mühim işler, umûr-u mühimme
ŞÜKÜFTE : Ottoman Turkish
"f. ""Açılmış"" mânasına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Nev-şüküfte $
Yeni açılmış."
ŞÜLLE : Ottoman Turkish
Niyyet. * Uzak emir
ŞÜMAR : Ottoman Turkish
f. Sayan, sayıcı. Eden, edici
ŞÜMARENDE : Ottoman Turkish
f. Sayan, hesab eden
ŞÜMARİDE : Ottoman Turkish
f. Sayılmış, hesab edilmiş
ŞÜMHUT : Ottoman Turkish
Uzun, tavil
ŞÜMRUH : Ottoman Turkish
Hurma budağı
ŞÜMS : Ottoman Turkish
(C.: Şümus) Vahşi erkek davar. * Bir nevi gerdanlık
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani