Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
BÂDİYET-ÜŞ-ŞAM : Ottoman Turkish

Fırat ve Dicle nehirlerinin birleşip denize döküldükleri yerden, batıya doğru uzanan çöl

BÂDÎ : Ottoman Turkish

Rüzgâra ait. * Muvakkat. Geçici

BÂDÎ : Ottoman Turkish

sebep, geçici

BÂDIHEVÂ : Ottoman Turkish

oşu boşuna, bedava

BÂF : Ottoman Turkish

f. Dokuyan, dokuyucu mânâsına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ:

BÂHA : Ottoman Turkish

Ev ortası

BÂHEM : Ottoman Turkish

irlikte, beraber

BÂHİR : Ottoman Turkish

Yalancı. Ahmak, serseri adam. * Kırmızı kan

BÂHİR : Ottoman Turkish

elli, açık

BÂHİRE : Ottoman Turkish

Dikenli ağaç. * Çok koşan cins bir deve

BÂHİRE : Ottoman Turkish

elli ve açık olan

BÂHİS : Ottoman Turkish

Anlatan. Bahseden. Araştıran. Araştırıcı. * Bir şeye dâir bilgileri içine alan. Bir mes'eleye dair beyanatı ihtiva eden

BÂHİZ : Ottoman Turkish

Güçsüz, âciz. Meşakkatli

BÂHİZA : Ottoman Turkish

Musibet. Belâ

BÂHÂ : Ottoman Turkish

Suyun derin yeri. * Açık meydanlık. Alan. * Bir evin çevresindeki kapalı avlu veya bahçe

BÂİS : Ottoman Turkish

ölüleri diriltecek olan ve peygamber gönderen

BÂK : Ottoman Turkish

f. Korku, havf, çekinme, sakınma

BÂKA : Ottoman Turkish

Tutam, demet, deste. * Tere ve sebzevat destesi

BÂKİ : Ottoman Turkish

Ebedî, dâimî. Sonu gelmez. Ölmez. * Sonsuz. * Cenab-ı Hak. * Artan. Geri kalan. * Bundan başka.(Madem beka, Bâki-i Zülcelâl'e mahsustur ve mâdem Bâki'nin esması bâkiyedir ve mâdem Bâki'nin âyineleri Bâki'nin rengini, hükmünü alır ve bir nevi bekaya mazhar olur. L.)

BÂKİ' : Ottoman Turkish

Geniş, vâsi

BÂKİR : Ottoman Turkish

Tâze. El sürülmemiş. Bozulmamış. * Erken

BÂKİR : Ottoman Turkish

kullanılmamış, bozulmamış

BÂKİRE : Ottoman Turkish

Kız. Kızlığı izale edilmemiş. * El sürülmemiş

BÂKİRE : Ottoman Turkish

el değmemiş, kız

BÂKİYE : Ottoman Turkish

kalıcı olan, kalan