Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
BÜRT : Ottoman Turkish

Nebat şekeri. Zelil, aşağılık kimse. * Balta

BÜRTULE : Ottoman Turkish

(C.: Bürtul) Kalpak dedikleri keçe takke. * Rüşvet

BÜRU' : Ottoman Turkish

Fazilet, ilim ve iyilikte benzerlerine olan üstünlük. * (Hasta) iyiliğe yüz tutma

BÜRUC : Ottoman Turkish

(Burc. C.) Burç, aslında âşikar şey mânasına gelir. Her bakanın gözüne çarpacak şeklide zâhir olan yüksek köşk mânasına da kullanılmıştır. * Bunlara teşbihen veya zuhur mânâsıyla semâdaki bir kısım yıldızlara veya bazı yıldızların toplanmasından meydana gelen şekillere ve farazi suretlere burc denilmiştir. Bilindiği gibi yıldız kümelerini felekiyatçılar muayyen bâzı suretlere benzeterek her mevsim ve ayda göründükleri şekillere göre isimlendirmişlerdir.Bunların altısı şimal (kuzey) altısı cenub (güney) cihetinde olarak oniki burç kabul edilmiştir. Bu burçların bulundukları sahaya da mıntıkat-ül burûc ismi verilmiştir. Burçların isimleri Hamel, Sevr, Cevzâ, Seretan, Esed, Sünbüle, Mizan, Akrep, Kavs, Cedi, Delv ve Hut'tur

BÜRUC SURESİ : Ottoman Turkish

Kur'an-ı Kerim'in
suresi olup Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuştur

BÜRUDET : Ottoman Turkish

Soğukluk. Soğuk olmak. Hararetsizlik. * Mc: Münasebetteki soğukluk. Münaferet. Muhasama

BÜRUDET-İ MUAMELE : Ottoman Turkish

Yapılan muamelenin soğukluğu

BÜRUFE : Ottoman Turkish

f. Mendil. * Sarık. * Kuşak, bel kuşağı. Forma

BÜRUK : Ottoman Turkish

Un helvası, undan yapılan bir nevi helva. * Büyük oğlu varken evlenen kadın. * Deve çökmek (mânâsına mastardır.)

BÜRUZ : Ottoman Turkish

Zâhir olma, belirme, meydana çıkma. Çıkmak

BÜRZEA : Ottoman Turkish

(C.: Berâzi) Yuna dedikleri keçe ki, eyer altına koyarlar, teğelti de derler

BÜRZU' : Ottoman Turkish

Dolu, dolmuş, mümteli

BÜRÛC : Ottoman Turkish

urçlar

BÜRÛD : Ottoman Turkish

Berd, soğuk. * İşten soğuma, bıkma

BÜRÛDET : Ottoman Turkish

soğukluk

BÜSAK : Ottoman Turkish

Tükürmek

BÜSED : Ottoman Turkish

Kırmızı boncuk. * Mercan

BÜSLE : Ottoman Turkish

Efsuncuya verilen ücret

BÜSLET : Ottoman Turkish

Nam, şöhret, ün, şan

BÜSRE : Ottoman Turkish

Herşeyin ucu ve başı. * Herşeyin tâzesi. * Genç kız veya oğlan. * Hurma koruğu. * Biraz büyümüş olan ekşi ot

BÜSSED : Ottoman Turkish

Mercan taşı

BÜSTAH : Ottoman Turkish

f. Edebsiz, küstah, utanmaz

BÜSTE : Ottoman Turkish

f. Fındık

BÜSTÛKA : Ottoman Turkish

(C.: Besâtik) Küçük küp. Küpçük

BÜSUK : Ottoman Turkish

Bir kimsenin, akranına üstün olması. * Ağacın uzaması. * Uzunluk